FELSEFE 2 DERS NOTUM

Ders notu paylaşımlarınızı bu bölümde yapabilirsiniz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Köylü Kızı
Onursal Üye
Mesajlar: 4323
Kayıt: 15 May 2014, 15:43

FELSEFE 2 DERS NOTUM

Mesaj gönderen Köylü Kızı » 05 Ara 2014, 16:12

felsefe 2
Ahlak Felsefesi (Etik) :
• Ahlak Felsefesinin Konusu :
• Felsefe Açisindan Ahlak : Insan davranislarini iyi ya da kötü olarak nitelendiren yaptirim gücünü agirlikli olarak bireyin vicdanindan alan kurallara ahlak denir. Ahlak felsefesi (etik) ise ahlak alanini yöneten degerlerin neler oldugunu, özünü ve temellerini arastiran ahlaki eylemlerin ölçütlerini koyan özel bir felsefe alanidir.
• Ahlak Felsefesinin Temel Kavramlari :
• Iyi – Kötü : Iyi-kötü ahlak felsefesinin en temel iki kavramidir. Ahlakça degerli sayilan, ahlaki olarak yapilmasi gereken “iyi” , ahlakça degerli sayilmayan ve ahlaki olarak yapilmamasi gereken “kötü” dür. Toplumun yalan söylememeyi degerli saymasi “iyi” , degerli saymayarak yapilmamasi gereken bir davranis olarak görmesi “kötü” dür.
• Özgürlük : Bireyin kendini iradesi ile iyi ve kötüden birini seçmesidir. Bireyin kendi iradesi ile yalan söylememek ya da söylemekten birini seçmesi “özgürlük” tür.
• Erdem : Bireyin iradesi ile ahlaki iyiye yönelmesidir. Bireyin kendi iradesi ile “iyi” olan yalan söylememeye yönelmesi “erdem” dir.
• Sorumluluk : Bireyin kendi iradesi ile yaptigi eylemlerin sonuçlarini üstlenmesidir. Bireyin yalan söylememesi sonucu dogacak durumlarin sonuçlarini üstlenmesi “sorumluluk” tur.
• Vicdan : Bireydeki, ahlaki iyi ile kötüyü birbirinden ayiran ve iyiye yönelmesini saglayan duygudur. Bireyin yalan söylemekle söylememek arasinda ayirim yapma yetisi “vicdan” dir.
• Ahlak Yasasi : Ahlak açisindan genel geçer sayilan ve uyulmasi gerekli görülen kurallardir. Bireye, “yalan söylememelisin” diyen kurallar “ahlak yasalari” dir.
• Ahlaki Karar : Ahlak açisindan “iyi” sayilan ve ahlak yasalarina uygun olan kararlardir. Bireyin, “yalan söylememeliyim” diyerek ahlak yasalarina uygun karar almasi “ahlaki karar” dir.
• Ahlaki Eylem : Ahlak yasalarina uygun hareket etmektir. Bireyin, yalan söylememeyi yasaminda uygulamasi “ahlaki eylem” dir.
• Mutluluk : Ahlaki eylemlerin insana verdigi iç huzurdur. Bireyin, yalan söylememesi sonucu duydugu iç huzur ise “mutluluk” tur.
• Ahlak Felsefesinin (Etik) Temel Sorunlari ve Yaklasimlar:
• Ahlaki Eylemlerin Amaci Var midir? Varsa Bu Amaçlar Nelerdir?
Felsefe tarihinde pek çok filozof ahlaki eylemlerin bir amacinin oldugunu kabul eder. Bu ayni zamanda mutluluk sorununun da temelidir. Insan eylemlerinin amaci mutluluktur.
Sokrates : Mutlu olmak, bilgiye ulasmaktir. Insan mutluluga bilgi ile ulasir.
Aristoteles ve Platon : Mutlu olmak, ölçülü davranmak ve ahlaka uygun yasamaktir.
Aristippos ve Epiküros (hedonizm) : Mutlu olmak haz duyarak yasamaktir.
Farabi : Mutlu olmak aklin yöneldigi bilgiye, Tanri ’ya yönelmektir.
Kant (ödev ahlaki) : Mutlu olmak, bütün insanlar için geçerli ahlak yasalarina uygun eylemlerde bulunmaktir.
• Insan Ahlaki Eylemlerinde Özgür müdür?
• Insan Ahlaki Eylemlerinde Özgür Degildir (Determinizm) : Insanin, “ahlaki eylemleri ile ilgili kararlari, içten ve distan belirlenen kosullarin etkisiyle olusur” görüsüne dayanarak ahlaki eylemlerinde özgür olmadigini savunan filozoflar vardir. Bunlar ahlak felsefesi alaninda deterministtir.
• Insan Ahlaki Eylemlerinde Özgürdür (Indeterminizm) : Bu görüse göre, insan ahlaki eylemleri ile ilgili kararlari özgürce belirler.
• Ahlaki Eylemlerde Özgürlügü Birey Belirler (Otodeterminizm) : Determinizm ve indeterminizm arasinda uzlasma saglamaya çalisan görüstür. Kant’ta ifadesini bulan bu görüse göre, insan kendi iradesi ile ahlak yasalarini özgürce belirler. Bu nedenle ahlak yasalari insanin disinda konulan ve uyulmasi istenen yasalar degildir. Insan, kendi özgür iradesiyle belirledigi genel geçer ahlak yasalarina yine kendisi uyar.
• Kisi Vicdani Karsisinda Evrensel Bir Ahlak Yasasi Var midir?
• Evrensel Ahlak Yasasi Yoktur : “Tüm insanlar, toplumlar ve zamanlar için geçerli ahlak yasalari yoktur; ahlak insanlara, toplumlara ve zamana göre degisir” görüsünü savunan düsünürler evrensel ahlak yasalarinin varligini reddederler.
• Haz Ahlaki (Hedonizm) : Insanin haz duydugu seylerle mutlu olabilecegini savunur. Haz duyulan seyler öznel oldugundan evrensel bir ahlak yasasindan söz edilemez. Bu görüs, ilkçag düsünürlerinden Aristippos ’ a göre, “iyi” nin ve “kötü” nün ölçütü hazdir. Haz veren seyler “iyi” , aci veren seyler ise “kötü” dür. Epiküros ’ a göre ise insan acidan kaçarak ve hazza yönelerek mutlu olur.
• Fayda ahlaki : ”Iyi” nin ve “kötü” nün ölçütü insana sagladigi faydadir. Ahlakin bireye sagladigi fayda zamanla degiseceginden evrensel ahlak yasasi olamaz.
• Bencillik (Egoizm) : Insan eylemlerinin kökeninde “ben sevgisi” vardir. Ahlak ise insanin kendini koruma güdüsünün disa vurulmasindan baska bir sey degildir. Bu görüsü savunan Thomas Hobbes ’ a göre, insanda, hayvanlarda oldugu gibi “kendini sevme” ve ”kendini koruma” içgüdüleri vardir. Dolayisi ile insan dogasi geregi “bencil” dir. Bencil olan insan her seyden önce kendi “çikar” ini düsüneceginden evrensel bir ahlak yasasi yoktur.
• Anarsizm : Toplumsal yasami düzenleyen tüm kurum ve kurallari reddeden anarsizm, dogal olarak ahlak kurallarinin egemenligini de reddeder. Bireysel iradenin her seyin üstünde oldugunu savunan anarsizmin kurucusu Proudhon ve diger temsilcileri Bakunin, Kropotkin ve Stirner, ahlak yasalarinin diger yasalar gibi insanlari kolay yönetmek için uyduruldugunu savunurlar.
• Immoralizm : Ahlakin dislandigi bu felsefi anlayisin en önemli temsilcisi Friedrich Nietzsche ’ dir. Nietzsche ’ye göre iki tür ahlak anlayisi vardir. Her seye boyun egen, zamaninin ahlak anlayisina körü körüne inanan “sürü insan” in ahlaki “köle ahlaki” dir. “Güç iradesi” ni simgeleyen “üst insan” , “köle ahlakini” yikip yerine “efendi ahlaki” ni koymalidir. “Iyi” ve “kötü” ile ugrasmak yerine “güce” dayanan bir ahlak anlayisi olusturulmalidir.
Nietzsche kendi çagina kadarki ahlak anlayislarini reddederken immoralisttir. Ancak “üst insanin” ahlakinin egemen olmasi gerektigini söylerken de moralisttir.
• Varolusçuluk (Egzistansiyalizm) : Varolusçuluk, insanin yasamini kendisinin kurmasi açisindan özgür oldugunu savunur. Kierkegaard, Heiddegger, Jaspers ve Sartre ’ a göre, insan, kendi varolusunu kendisi yaratir. Bir biçak, önce zihinde tasarlanir, sonra yapilir. Biçak için özgür seçim yoktur. Sadece insan, degerlerini kendisi yaratir ve özgür iradesi ile yolunu seçer. O halde, insanin “varlik” i, “öz” ünden önce gelir. Insan ahlaki olarak “varlik” i, “öz” ünden önce gelir. Insan ahlaki olarak “iyi” ve “kötü” nün ölçütünü topluma göre degil kendi öz iradesi ile belirlemelidir. Bu nedenle evrensel bir ahlak yasasindan söz edilemez.
• Evrensel Ahlak Yasasi Vardir : Tüm insanlar, toplumlar ve zamanlar için geçerli ahlak yasalarinin oldugunu kabul eden görüstür. Ancak, evrensel ahlak yasalarinin bireysel, öznel (subjektif) kaynakli oldugunu iddia edenlerin yani sira, bireyin disindan kaynaklanan, nesnel (objektif) oldugunu iddia eden ikinci bir grup da vardir :
Evrensel Ahlak Yasasini Öznel Temelde Kabul Edenler : Evrensel ahlak yasasinin insandan, insanin öznel yasamindan ve yapip, ettiklerinden kaynaklandigini savunanlar, insandaki farkli özellikleri temel almalari açisindan birbirlerinden ayrilirlar. Bentham’ a ve J.S. Mill ’ e göre, insanlar dogalari geregi acidan kaçinarak, hazza yönelerek mutluluga ulasir. Henri Bergson’ a göre ise evrensel ahlak yasasinin kaynagi insanin bir özelligi olan “sezgi” dir.
Evrensel Ahlak Yasasini Nesnel Temelde Kabul Edenler : Bu görüs, evrensel ahlak yasasinin kaynaginin insanin disinda bir güç oldugu görüsünden hareket eder. Bu güç çogu filozofta Tanri ’ dir ve Tanri ’nin koydugu ahlak yasalari evrenseldir. Platon ’ a göre “iyi” ve “kötü” eylemlerin ölçüt “iyi ideasi” na uygun olup olmamaktir. Farabi ’ye göre, insanin amaci “hayir” a (iyiye) ulasmaktir. Spinoza’ya göre ahlakin görevi, insanin tutkularinin yönlenmesini saglayarak Tanri ’nin yasasina yani iyilige ulasmasini saglamaktir. Kant, ahlaki eylemleri ödev ahlaki ve çikar ahlaki olarak ikiye ayirir. Toplumun istegine uyarak yaptigi ahlaka uygun eylemlere çikar ahlaki denir. Ödev ahlaki ile eylemlerde bulunmak gerçek anlamda ahlakli olmaktir. Çünkü toplum tinsel-ahlaki bir varliktir. O halde ödev ahlaki kesin uyulmasi gereken bir buyruktur ve bu buyruga uymak insanlar için yükümlülüktür.
Evrensel Dinler : Yahudilik, Hiristiyanlik, Müslümanlik gibi tek tanrili evrensel dinler evreni ve insani yaratan Tanri ’yi kabul ederler. Bu dinlere göre Tanri, mükemmel ve en yüksek “iyi” dir. Tanri ’ya yaklasmanin yolu da “iyi” eylemlerle mümkündür. Kutsal kitaplar, insanin disindan Tanri ’nin buyruklarini içerir. Insan bu buyruklara uygun davrandigi sürece “iyi” yi yapar ve mutlu olur. Tanri ’nin buyruklarina uyanlar için ödül (cennet), uymayanlar için ceza (cehennem) vardir. Görüldügü gibi evrensel dinler evrensel ahlak yasasini objektif temelde kabul ederler.
Tasavvuf : Tasavvuf, insanin sezgi yoluyla, ibadet yoluyla kendinden geçerek Tanri ’ya erismesinin ve onla bütünlesmesinin yollarini gösteren bir ögretidir. Tasavvufa göre insan Tanri ’ya akil yoluyla degil, gönül yoluyla ulasir. Bu yüzden tasavvuf insanin dinsel anlamda nasil yasamasini isaret eden bir yasam felsefesidir.
Baslica Tasavvufçular :
Mevlana : Mevlana’ya göre öncesiz, sonrasiz mutluluk, güzel iyi ve mutlak dogru olan Tanri gücünü ve yüceligini göstermek için bu evreni yaratmistir. O halde evren Tanri ’nin kendini gösterdigi görüntüler alanidir. Vahdet-i Vücud (varligin birligi) adi verilen bu anlayisa göre tanri evrenin özü, diger varliklar ise belirtileridir. Yani evren Tanri ’nin güzelliginin bir görüntüsüdür. Insan ise esref-i mahluktur (varliklarin en sereflisi). Tanri, insani diger yarattiklarindan ayri tutarak ona Tanri ’nin bilgisine ulasma serefi vermistir. Varliklar içinde bir tek insan, Tanri ’nin verdigi ilahi ruh ile Tanri ’nin özünü ve güzelligini sezebilir. Ancak bedensel ve toplumsal zevkler Tanri ’ya ulasmayi engeller. Bunun için insan bu zevklerden uzaklasip ask yolu ile Tanri ’ ya ulasmalidir. Ask sayesinde insan, Tanri ’nin yarattigi her seyi Tanri adina sever. Mevlana’nin felsefesi, ask temelinde evrensel bir ahlak yasasinin varligini kabul eder.
Yunus Emre : Mevlana gibi Yunus Emre ’ye göre de gerçek varlik Tanri, dogru bilgi ise Tanri ’yi tanimaktir. Tanri ’ya ulasmanin yolu ise hiçbir çikar beklemeden sevmektir. Varlik, Tanri ’nin bir yansimasidir. O halde evrendeki her sey Tanrisaldir ve her seyi sevmek gerekir. Sevgi, insani Tanrisal öze götürür. Yunus Emre de evrensel ahlak yasasinin varligini kabul eder.
Haci Bektas Veli : Haci Bektas Veli de “vahdet-i vücud” anlayisini kabul ederek evrenin Tanri ’nin güzelliginin bir yansimasi oldugunu kabul eder ve Tanri ’ ya ulasmanin yolunu üç asamada gösterir.
• Vahdet-i Suhud asamasinda insan çevresinde gördügü her seyi Tanri ile açiklar.
• Vahdet-i Kusud asamasinda, insan çevresinde gördügü degisik seylerin ayni “öz” den geldigini anlar.
• Vahdet-vücud asamasinda ise her seyin tek bir varligin insan biçimdeki belirtisi oldugunun bilincine varir.
Vahdet- vücud asamasinda insan “kamil kisi” (olgunlasmis insan) olur ve yaratanla yaratilani bir görür.
Haci Bektas Veli de evrensel ahlak yasasinin varligini kabul eder.
Siyaset Felsefesi
• Siyaset Felsefesinin Temel Kavramlari :
Hukuk : Toplumda kisiler arasindaki ve kisilerle devlet arasindaki iliskileri düzenleyen yazili kurallar sistemidir.
Yasa : Bireylerin toplum içindeki eylem ve davranislarini düzenleyen yazili hukuk kurallaridir.
Bürokrasi : Yasalarin uygulamalarini üstlenen memurlarin idari isleyisidir.
Sivil Toplum : Devlet otoritesi ve kurumlari disinda kendi hak ve özgürlüklerini savunabilen örgütlenmelerdir.
• Siyaset Felsefesinin Temel Sorulari :
• Iktidar kaynagini nerden alir? Devleti olusturan ögeler, ülke, halk, iktidar ve egemenliktir. Iktidar, halk ve ülke üzerinde siyasi gücü kullanma yetkisini elinde bulunduran güçtür. Ancak, iktidarin kaynaginda farkli otoriteler bulunabilir .
Teokratik otorite : Devleti yönetenler yönetme gücünü tanridan, dinden ve kutsal kitaptan alirlar. Daha çok kralliklarda görülür, kral tanri adina toplumu yönetir.
Karizmatik otorite : Iktidar gücünün kaynagi liderin özellik ve eylemleridir.
Demokratik otorite : Yönetenler gücünü halktan alir ve halk adina toplumu yönetir. Demokratik yönetimlerde otoritenin kaynagi hukuktur. Yönetenler yasalara uygun olarak yönetmek durumundadir.
• Mesrutiyetin ölçütü nedir? Devlette mesrutiyetin ölçütü yasalardir. Yönetenlerin mesru olmasi yasalara göre iktidara gelip yasalara göre iktidardan düsmesidir.
• Egemenlik hakkini kimler kullanir? Totaliter yönetimler de egemenlik hakkini lider kullanirken, demokratik yönetimlerde halk kullanir.
• Bürokrasiden vazgeçilebilir mi? Devleti yönetenler degisebilir. Ancak, devletin islerini yürütmekle yükümlü olan bürokrasi devlet için vazgeçilmez bir unsurdur.
• Sivil toplumun islevi nedir? Devlet kurumlarinin disinda, özgür vatandaslarin, kendi haklarini korumak ve yönetenleri denetlemek islevini yerine getiren sivil toplum örgütlenmeleri özellikle demokratik toplumlarin vazgeçilmez unsurlaridir.
• Siyaset Felsefesinin Ana Sorunlari :
• Devlet ve Düzen : Siyaset felsefesinin ana sorunlarindan biri toplumda düzenin gerekli olup olmadigi, özellikle de bir devlet düzenine ihtiyaç duyulup duyulmadigidir.
• Devlet düzeni gereklidir : Bu görüse göre, insan yalnizca iyilige yönelen bir varlik degildir. Insan kötüye de yönelebilir. Toplumsal deger ve normlar olmadiginda kötülük egilimleri engellenemez. Toplumsal degerlere yaptirim gücü kazandiracak bir otoriteye gereksinim vardir. O otorite devlettir. Devlet düzeninin gerekli oldugunu savunanlar da kendi aralarinda ayrilirlar.
• Devlet Doga Düzenidir : Bu görüs, düzen ve devletin toplumlarin dogasinda var oldugunu savunur. Platon’ a göre insan tek basina kendine yetemez. Devlet mutlaka olmalidir ve insanlarin yasamini düzenlemelidir. Aristoteles ’ e göre devletin temelinde politik bir hayvan olan insan vardir.
• Devlet Yapay Bir Varliktir : Bu görüse göre devlet ve düzen insanin dogasinda yoktur. Devlet, insanlar arasinda bir uzlasmanin saglanmasi amaciyla olusmustur. Thomas Hobbes ’ a göre dogasi geregi insan, insanin kurdudur. Öte yandan insan kendini koruma altina da almak ister. Bu nedenle baska insanlarla uzlasmaya gider. Jean Jacques Rousseau’ya göre, insanlar doga durumundan sonra tarimin baslamasiyla, mülkiyeti ve esitsizligi güvence altina almak üzere aralarinda toplumsal sözlesme olarak devleti kurarlar.
• Devlet düzeni gerekli degildir : Hiçbir otoriteyi kabul etmeyen anarsizm ve nihilizm, bir otorite olarak devleti de reddeder. Marksizm ise devleti egemen siniflarin diger siniflar üzerinde kurduklari bir baski araci olarak görür ve toplumsal esitlige dayali bir toplum düzeninde (sosyalizm) devletin yavas yavas ortadan kalkacagini iddia eder.
• Ideal düzen : Toplumda insanlari mutlu edebilecek ideal bir düzenin olup olmadigini da siyaset felsefesinin tartistigi bir baska görüstür. Bu tartisma çerçevesinde ideal düzenin olamayacagini savunan ve ideal düzenin olabilecegini savunan iki ana görüs ortaya çikar :
• Ideal Düzen Yoktur : Sofistler, bilginin göreli (relativ) oldugunu söylerken, düzen anlayisinin da insanlara göre degistigini ileri sürerler. Protagoras ’ in deyisi ile “Insan her seyin ölçüsüdür.” O halde her insan “kendine yararli” olani aramalidir. Bu anlamda ideal bir devlet düzeni tasarlanamaz. Nihilistler (Hiççilik) siyasi alanda hiçbir otoriteye boyun egmemek görüsünden hareketle ideal düzenin olabilecegini reddederler.
• Ideal Düzen Vardir : Toplumda yasayan tüm insanlari mutlu edebilecek ideal bir düzenin varligini kabul edenler, ideal düzenin hangi temelde olusabilecegi sorusunda ayrisirlar.
Özgürlügü Temel Alan Yaklasimlar : Kapitalist ekonomi sisteminin ürünü olarak dogan özgürlükçü ekonomide (liberalizm), siyasette ve tüm düsünce alanlarinda insanlarin kendilerini özgürce ifadeettikleri bir düzeni ideal düzen olarak kabul eder. Bu anlayisin temsilcileri A. Smith ve J.S. Mill ’ dir.
Esitligi Temel Alan Yaklasimlar : Bu görüs liberalizme tepki olarak dogar ve ideal bir düzende toplumsal siniflar arasinda esitligin bulunmasi gerektigini savunur. Esitlikçi görüs, is ve üretim araçlarinin kamulastirilmasi gerektigini söyleyerek ideal düzen olarak sosyalizmi gösterir. Temsilcileri St. Simon, Proudhon ve K. Marx ’ tir.
Adaleti Temel Alan Yaklasimlar : Özgürlügün ve esitligin güvencesi olarak hukuku gören anlayistir. “Ideal bir düzen hukuk çerçevesinde adaletin saglanmasi ile olusur” anlayisini savunur. Adalet sayesinde kisi hak ve özgürlükleri güvence altina alinir, insan onuru korunur.
• Ütopyalar : Hiçbir yerde var olmayan, ideal düzeni düsüncede tasarlayan devlet anlayislari ütopik devlet anlayislaridir. Ütopya devletler iki baslikta incelenebilir :
Istenen Ütopyalar : Platon, Devlet adli yapitinda devletin görevini tüm toplumun mutlulugunu saglamak olarak tanimlar. Platon, ideal bir devletin iyi ideasini yansitan bir ahlak devleti oldugunu söyler.
Farabi, Medinet’ül Fazila(Erdemli Sehir) adli yapitinda, iyilik, güzellik ve dogruluk gibi özelliklere sahip bir lider etrafinda insanlarin toplandigi mutlu bir devlet (sehir) tasarlar.
Yeni Çag’ la birlikte ortaya çikan ütopik sosyalistler birbiri pesi sira ütopya devletler anlatan yapitlar yazarlar.
Thomas More, Ütopya adli yapitinda, özel mülkiyetin olmadigi, her seyin ortak oldugu, paranin kullanilmadigi iyi egitilmis insanlarin yönettigi bir adada insanlarin mutlu bir biçimde yasadiklarini anlatir.
Tommasso Campanella ise Günes Ülkesi adli yapitinda devletin, mülkiyetin, ailenin olmadigi bir toplum tanimlar.
Francis Bacon Nova Atlantis (Yeni Atlantis) adli yapitinda bir adada, halkinin yüksek bilgi ve kültüre sahip oldugu bir devleti anlatir.
Korku Ütopyalari : 20. yüzyilda teknolojinin yasadigi hizli gelismenin olumsuz etkilemesine dayanan ve gelecege yönelik karamsar beklentilerin agirlik kazandigi korku ütopyalariyla karsilasiyoruz.
Aldous Huxley, “Yeni Dünya” adli yapitinda teknolojinin çok ilerlemesi sonucu insanlarin korkutucu bir düzen yasayacaklarini anlatir. Insanlar mutsuzdur, yasamin anlamsizligini görüp kurtulusu intiharda bulmaktadir.
George Orwell ise “ 1984” adli yapitinda, 1984 yilinda dünyaya zorbaligin egemen olacagini, toplumlari zalim diktatörlerin yönetecegini yazar.
• Birey ve Devlet : Sanayi devrimi ile baslayan uluslasma süreci ve onun uzantisi olarak dogan ulus devlet anlayisina kadar dünyada yaygin devlet anlayisi emreden devlet ve itaat eden halk anlayisina dayalidir.
Ancak sanayi devrimi ile birlikte bu eski devlet anlayisi tartisilmaya baslanmis, özellikle bireyi, bireyin hak ve özgürlüklerini temel alan hukuk devleti anlayisi yerlesmeye baslamistir.
Hukuk devleti adi verilen yeni devlet anlayisinda itaat eden yurttas yerine hak ve özgürlüklerini kullanan yurttas anlayisi egemen olmustur.
Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig adli yapitinda, akil, adalet ve dogruluk ilkelerine göre yapilan yasalarin olmasi gerektigini söyler.
Bati ’ da ise J.Locke birey-devlet iliskisinin hukuksal bir temele dayanmasini savunur. Locke’ a göre devlet, bireylerin özgürlüklerini, yasam ve mülkiyet haklarini korumakla yükümlü olmalidir.
Charles De Montesquieu ise Kanunlarin Ruhu adli yapitinda birey-devlet iliskilerinde yasalara, insan hak ve özgürlüklerine saygiyi devletin temel ilkesi saymistir.
Günümüz düsünürlerinden K.Popper da Açik Toplum ve Düsmanlari adli yapitinda bireysel hak ve özgürlükleri temel alan devlet anlayisi ile totaliter devlet anlayisina karsi çikmistir.
Sanat Felsefesi (Estetik)
Felsefe tarihinde estetikle yakindan ilgilenen pek çok düsünür olmasina ragmen, estetigin felsefi bir disiplin olmasini saglayan 18. yüzyil düsünürlerinden Baumgarten’ dir. Estetigin ana konusu “güzel” ve “güzellik” tir. Ancak “güzellik” kavraminin zorunlu olarak dayandigi yerlerden biri de “sanat” tir. Bu nedenle estetik, bir anlamda “sanat felsefesi” dir.
• Felsefe Açisindan Sanat : Sanat felsefesi, sanatin, sanatsal yaraticiligin ve begenilerin özünü ve anlamini konu edinen felsefe dalidir. Sanat felsefesinin tartistigi konulardan biri sanatin amaci ve nasil bir etkinlik oldugudur. Bu konuya, genelde üç türlü yaklasim vardir :
• Taklit olarak sanat : Sanatin dogayi taklit etmek oldugunu savunan bu anlayisa göre sanatçinin görevi mükemmel dogayi sanat eserinde taklit ederek yansitmaktir. Platon’ a göre görünenler dünyasi, idealar dünyasinin bir yansimasi, bir kopyasidir. Sanatçi bu dünyadaki nesneleri kopya ederken aslinda kopyanin kopyasini çikarmaktadir.
• Yaratma olarak sanat : Sanati bir yaratma teknigi olarak algilayan anlayisa göre mükemmel olan doga degil, yaratici insandir. Sanatçi, mükemmel olmayan dogayi kendi yaratma gücünü kullanarak yeniden yaratir. Benedetto Croce ’ye göre, dogal güzel sanat için model olamaz, yalnizca sanatçi için ilham kaynagi olabilir. Bu nedenle, sanatin özgürlügü sanatçinin yaraticiligindan kaynaklanir.
• Oyun olarak sanat : Oyun olarak sanat anlayisi, sanati yasamin sorun ve sikintilarindan kurtulmak isteyen insanin kendini ifade edis biçimi olarak görür. Schiller’ e göre sanatla oyun arasinda bir benzerlik vardir. Çünkü, her ikisinde de insan gerçeklikten uzaklasir, gerçek disi bir dünyaya yönelir.
• Estetigin Temel Kavramlari :
• Güzellik Problemi : Insanlarin gerek dogada gerekse sanat eseri karsisinda yasadiklari haz, “güzel” ve “güzellik” duygusuyla ifade bulur. O halde, güzel ve güzellik estetigin dayandigi temel kavramdir.
Güzel nedir? Bu soru, yüzyillar boyunca düsünürlerce ele alinmistir. Platon’ a göre güzel, bir ideadir. Dogada gördügümüz her sey idealardan aldiklari pay oraninda güzeldir. Platon’ a göre güzelin ölçütü oran ve simetridir. Aristoteles için güzel, doganin eksik kalan güzelliginin yaratici güçle tamamlanmasidir. Plotinos ’ a göre güzellik tanrisal aklin evrene yansimasidir.
Baumgerten güzelligi “duyumsal bilginin mükemmelligi” olarak ifade eder. Schelling güzeli “ sonsuzun sonlu olarak kendini göstermesi” olarak tanimlar. Croce ’ye göre güzel “mutluluk veren ifade” dir.
Hegel, mutlak ruhun nesnelerde görünüsüne güzel der.
Schopenhauer de güzeli, mutlak iradenin kendini dislastirmasi olarak görür. Nicolai Hartman’ a göre güzel tinin (ruhun) maddede kendini göstermesidir.
• Güzel – Dogru – Iyi – Hos – Yüce Iliskisi :
Güzellik ve Dogruluk (Hakikat) : Güzellik ve dogruluk arasindaki iliski ilk Çaglardan günümüze filozoflari ilgilendiren bir sorundur. Platon’ a göre, güzellik ve dogruluk aynidir. Çünkü her ikisinin de kaynagi idealardir. Borleacu, yalnizca dogrulugun güzellik oldugunu söyler.
Kant, güzellik ve dogrulugu birbirinden ayirir. Ona göre güzellik nesnelerin duyusal görüntüleridir, dogruluk ise bilgisel ve mantiksal bir degerdir.
Güzellik ve Iyi : Felsefe tarihinde güzel ve iyiyi ayni gören filozoflar çogunluktadir. Güzeli iyiden kesin olarak ayiran Kant olmustur. Kant’ a göre güzel estetik bir deger, iyi ise ahlaksal bir degerdir.
Güzel ve Hos : Hosluk duygusu egilim ve gereksinimleri giderirken duyulan zevktir. Güzellik duygusu ise estetik bir degerdir. Hosluk duygusunu hayvanlar da yasarken, güzellik duygusu yalnizca insanlara özgüdür. Descartes ’ e göre hosa giden seyler yalnizca duyu organlari ile sinirlidir. Oysa güzellik, duyu organlarini da asan bir duygudur.
Güzellik ve Yüce : Yüce kavrami ile güzelligi birbirinden ilk ayiran Kant olmustur. Kant ’ a göre yüce, ahlak bilinci ile estetik duygularin karisimidir. O halde her yüce olan güzeldir. Ama her güzel olan yüce degildir. Güzel, insanlarda heyecan yaratirken yüce, sasirtir ve ürpertir.
• Estetik Yargi Problemi : Bir iddiayi dile getiren sözlere yargi denir. Yargilar gerçeklik yargilari ve deger yargilari olmak üzere ikiye ayrilir.
Gerçeklik yargilari (bilimsel yargilar) : Nesnelere yönelik yargilardir ve nesne ile onda bulunan özelligin arasindaki iliskiyi ifade eder. Örnegin, “Su tebesir beyazdir.” ya da “Üçgenin iç açilari toplami 180 ° dir.” Yargilari gerçeklik yargilaridir.
Deger yargilari : Deger yargilari bir tutum, davranis ve durum karsisinda bireyin tepkisini anlatilar. Güzel, çirkin, iyi, kötü gibi yargilar deger yargilaridir. “Yalan söylemek kötüdür.” ya da “Bu siir güzeldir.” gibi yargilar deger yargilarina örnektir. Gerçeklik yargilari gücünü zihinden alirken deger yargilari gücünü duygulardan alir. Bir deger yargisi olan estetik yargilarin temelinde begeni duygusu vardir. Bu yüzden estetik yargilar insanlara göre degistiginden özneldir (subjektiftir). Estetik yargilarin ortak olup olmadigi ise estetigin bir baska tartisma konusudur.
Ortak estetik yargilarin varligi konusunda da iki farkli görüs vardir.
Ortak estetik yargilarin varligini reddedenler : Bu görüse göre birinin güzel buldugunu bir baskasi güzel bulmayabilir. B. Croce, sanatçinin ruhunda olusan estetik olaylarin genel-geçer yargilarla ifade edilemeyecegini söyleyerek sanat eserlerinin ortak estetik yargilarla nitelendirilemeyecegini savunur.
Ortak estetik yargilarin varligini kabul edenler : Güzelin ölçütünün oldugunu ve sanat eserleri ile ilgili olarak yargilarda bulunabilecegini savunan görüstür. Kant ’ a göre, insanlar güzel bulduklari bir sanat eserini herkesin güzel bulmasini isterler. Böylece özel olan bir duygu ortak bir duyguya dönüsür. Bu duygu ise sanat eserlerinin genel-geçerliligini saglar.
Din Felsefesi
Din Felsefesinin Konusu : Insanlarin bir inanç sistemi içinde Tanri ’ ya baglanma yoluna din denir. Din, evren, doga ve insanla ilgili metafizik sorularin aklin denetimi disinda kutsal bir varliga dayanarak açiklanma çabasidir. Dinlerin en önemli özelligi, temelinde iman yani dogma olmasidir. Dogmalar, aklin elestirisine basvurmadan kayitsiz kosulsuz inanilan düsüncelerdir.
Din Felsefesinin Temel Kavramlari :
Tanri : Evrende öncesiz ve sonrasiz olarak var olan ve her seyi yaratan yüce varliktir.
Peygamber : Tanri ’nin, buyruklarini insanlara iletmek üzere seçtigi kisidir.
Vahiy : Tanri ’nin buyruklarinin peygamberlere duyurulmasidir.
Iman : Tanri ’nin buyruklarina kayitsiz kosulsuz inanilmasidir.
Ibadet : Tanri ’ya inananlarin Tanri ’nin buyruklarina uygun olarak yaptiklari tapinmalardir.
Yüce : Tanri ’ya verilen en üstün sifattir.
Kutsal : Kisilerin, nesnelerin ya da yerlerin yücelestirilmesi ve degerlerinin Tanrisallastirilmasidir.
Teoloji ile Din Felsefesinin Farki : Teoloji (Tanribilim – Ilahiyat), Tanriyi ve onun buyruklarini tartismasiz dogru kabul eder ve Tanri ’nin evrenle, yaratilisla ve yaratilmis olan varliklarla ilgili buyruklarini açiklamaya çalisir. Teolojinin dayandigi kaynaklar, kutsal kitaplar, peygamberler ve din bilginleridir. Teoloji, insanlarin dinsel inançlarini güçlendirmek için çalisir.
Din Felsefesinin Temel Sorunlari :
• Tanri var midir?
• Tanri ’nin varligini gösteren kanitlar nelerdir?
• Evren yaratilmis midir?
• Evren öncesiz ve sonsuz mudur?
• Vahiy mümkün müdür?
• Ölüm son mudur?
• Ruh ve beden beraber mi var olur?
• Ruh ölümsüz müdür?
• Ölümden sonra yasam var midir?
Tanri’ nin Varligina Iliskin Farkli Yaklasimlar :
• Tanrinin Varligini Kabul Edenler : Tanrinin varligini kabul eden üç görüs sunlardir :
• Teizm: Evreni ve insani yaratan öncesiz ve sonsuz bir Tanri ’ nin varligini kabul edip, Tanri ’nin ayni zamanda dünya ile sürekli iliski içinde oldugunu kabul eden görüs Teizm’ dir. Teizme göre Tanri dünya ile iliskisini dinler araciligi ile kurar. Bu görüste olanlar Tanri ’nin varligini açiklamak üzere su kanitlari ileri sürerler :
Ontolojik Kanit : Orta Çag düsünürlerinden Anselmus ’ a göre Tanri, en mükemmeldir. Eger Tanri gerçekte var olmayip zihinde var olsaydi en mükemmel olamazdi. O halde en mükemmel varlik olan Tanri ’nin var olmasi zorunluluktur. Descartes da Tanri düsüncesinin, insan zihninde açik ve kesin olarak olmasindan hareketle Tanri ’nin var oldugunu savunur.
Kozmolojik Kanit : Evrenin varligindan hareketle Tanri ’nin varliginin kanitlanabilecegini savunan görüstür. Islam felsefesindeki hudus kaniti bunun bir ifadesidir. Bu görüse göre evren yoktan var edilmistir. Sonradan var edilen sey onu yaratan bir varliga muhtaçtir (Hudus). Sonradan var edilen evreni yaratan ezeli ve ebedi bir Tanri ’nin var olmasi zorunludur. Islam felsefesinde düzen ve amaç kaniti da hudus kanitini destekleyen bir iddiayi dile getirir. Buna göre evrendeki düzeni saglayan ve ona bir amaç veren bir gücün olmasi gerekir. Bu güç de Tanri ’ dir.
Erdem Kaniti : Orta Çag düsünürlerinden Saint Thomas ’ a göre evrende iyilik ve dogruluklarin mükemmellik dereceleri vardir. Bu derecelendirmede en mükemmel olan Tanri en üst basamakta yer alir.
Ahlaki Kanit : Bu görüse göre, iyilik yapmak ve kötülükten kaçmak ahlak yasasidir. Bu yasayi vicdanimizda hazir olarak buluruz. Bu yasanin nedeni tümel ve mutlak neden olarak Tanri ’ dir.
• Deizm : Deizm, Tanri ’nin evreni kendi yasalarina göre isleyen bir düzen olarak yarattigini savunur. Ancak yaratan ve düzeni kuran Tanri ’nin, evreni kendi basina biraktigini kabul eder. Bu yüzden deizm, dinsel dogma ve ilkelerin varligini kabul etmez. Deizm’ e göre Tanri ’nin vahiy, mucize gibi kanitlara gereksinimi yoktur.
• Panteizm (Tüm tanricilik) : Panteizm, Tanri ve evreni bir gören, özdes gören anlayistir. Bu görüs, Tanri ’yi doganin disinda düsünmez.
• Tanrinin Varligini Reddedenler : Tanri ’nin varligini reddeden görüs ateizmdir. (Tanri tanimazlik). Ateizm tanri ’nin varligini reddederek evreni, evrene dayanarak açiklamaya çalisir. Bu nedenle ateizmi savunan düsünürler genelde materyalisttir. Ateizm tanri ’nin varligini su nedenlerle reddeder :
• Kötülük sorunu kaniti : Mutlak iyiligin simgesi olan Tanri olsaydi dünyada kötülükler olmazdi. O halde kötülük olduguna göre ya Tanri yoktur ya da Tanri mutlak iyi degildir.
• Maddenin öncesizligi kaniti : Öncesiz ve sonrasiz olan maddedir. O halde maddenin öncesinde onu yaratan bir Tanri yoktur.
• Sosyolojik kanit : Tanri, toplumda düzeni saglamak için insanlarin gereksinimleri karsilamak üzere sonradan ortaya çikmis bir kavramdir.
• Psikolojik kanit : Insan yasamindaki zorluklarin ve baskilarin sonucunda, bu sikintilari yenmek için baglanacak bir güç olarak Tanri ihtiyaci dogmustur. Kendi kendine yeten güçlü insanin Tanri ’ya ihtiyaci yoktur.
Tanrinin Varliginin Bilinemeyecegini Öne Sürenler : Tanri ’nin var olup – olmadiginin bilinemeyecegini savunan görüs Agnostisizm’ dir (Bilinemezcilik). Örnegin sofist düsünürlerden Protagoras “Tanrilar üzerine bilgi edinmekte çaresizim; ne var olduklari ne de olmadiklari, ne de ne sekilde olduklari üzerine …” Agnostisizm adini ilk kullanan Thomas Huxley’ e göre duyularimizla kavrayamadigimiz seyler konusunda kesin bir sey söyleyemeyiz. Tanri da duyularla kavranamadigi için var olup-olmadigini söyleyemeyiz.



Kullanıcı avatarı
Köylü Kızı
Onursal Üye
Mesajlar: 4323
Kayıt: 15 May 2014, 15:43

Re: FELSEFE 2 DERS NOTUM

Mesaj gönderen Köylü Kızı » 05 Ara 2014, 16:24

arkadaşlar bu not eminim işinize yarayacaktır Ygs içinde geçerli
hemen yazdırıp çalışmaya başlayın sınavlar yaklaşıyoooorrr :dede:

Kullanıcı avatarı
rüfeyde
Doçent
Mesajlar: 1281
Kayıt: 26 Eki 2013, 22:20
Konum: 8.dönem 193 kredi ile mezun sanırım :D

Re: FELSEFE 2 DERS NOTUM

Mesaj gönderen rüfeyde » 05 Ara 2014, 22:54

Çok başarılı teşekkürler :34: ygs için daha hiiiiçç çalısmadım :23:
Gülene neden gülüyorsun diye sorulmaz; ama ağlayana neden ağladığı sorulur.
Sen de dualarında ağla ki, Rabbin sebebini sorsun!

Kullanıcı avatarı
Dersatatürk
Uzman Doktor
Mesajlar: 606
Kayıt: 07 Oca 2014, 23:42
Konum: Mezun

Re: FELSEFE 2 DERS NOTUM

Mesaj gönderen Dersatatürk » 08 Ara 2014, 16:20

Normal Felsefe 1 , 2 verdim seçmel felsefe 1 'i verdim ne hikmettir ki seçmeli Felsefe 2 'de 40 da kaldım ... Halbuki baya'da güveniyordum gelecek dönem senin notlarına çalışıcam eline sağlık .
Dünya vatanım, tüm insanlar kardeşim ve iyilik yapmak dinimdir. #Deizm

Resim

Okulun vereceği ilim ve irfan sayesindedir ki Türk Milleti, Türk Sanatı, Ekonomisi, Türk Şiir ve Edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Kullanıcı avatarı
Köylü Kızı
Onursal Üye
Mesajlar: 4323
Kayıt: 15 May 2014, 15:43

Re: FELSEFE 2 DERS NOTUM

Mesaj gönderen Köylü Kızı » 08 Ara 2014, 23:58

fydam olmuşsa ne mutlu bana

Kullanıcı avatarı
Mavi1
Asistan
Mesajlar: 117
Kayıt: 22 May 2013, 04:28

Re: FELSEFE 2 DERS NOTUM

Mesaj gönderen Mavi1 » 28 Ara 2014, 17:24

felsefe 2 kitabının tamamını okudun mu yani?
[-- I am AFK --]

Kullanıcı avatarı
Köylü Kızı
Onursal Üye
Mesajlar: 4323
Kayıt: 15 May 2014, 15:43

Re: FELSEFE 2 DERS NOTUM

Mesaj gönderen Köylü Kızı » 28 Ara 2014, 18:17

Mavi1 yazdı:felsefe 2 kitabının tamamını okudun mu yani?
evet öyle oldu biraz :utanma:
ne yapayım her konusu önmeli bende önemli yerleri yazayim dedim

tebessümm
Doçent
Mesajlar: 1363
Kayıt: 24 Ağu 2014, 00:57

Re: FELSEFE 2 DERS NOTUM

Mesaj gönderen tebessümm » 28 Ara 2014, 18:22

teşekkür ederim canım ilerleyen dönemlerde kesin işime yarayacak :mrgreen:
Kredi:193
Dönem:8
<3mezun<3 :tipik:

Cevapla

“Ders Notları” sayfasına dön