Ben ve Gecelerim Hep Seveceğiz Seni..

Sanat ve edebiyat bölümü...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
MeteHAN
Site Admin
Mesajlar: 266
Kayıt: 16 Kas 2006, 21:13

Ben ve Gecelerim Hep Seveceğiz Seni..

Mesaj gönderen MeteHAN » 17 Kas 2006, 20:16

Daha kaç geceler böyle sessiz, böyle sensiz yaşayacağım? Bilmiyor musun ki ey yar, beni ne çok mahvediyor uzaklığın, ne çok bölüyor kalbimi kalbin...

Bir gece daha başlıyor... Önümde upuzun yaşayacağım bir gecem, bir karanlığım daha var. Saatlere, saniyelere gireceğin; damarımdaki kanıma kadar işleyeceğin bir gecem daha başlıyor... Bir gecem, bir sevdam daha başlıyor ama yazık ki gözyaşları ma giren olmayacaksın yinede.

Beni artık acılarımla baş başa bıraktı ağlamalarım. Gözyaşlarım bile beni terketti.Sen geldiğinden, sen olduğundan beri tüm herşey beni terketti. Ben de tükettim onları zaten. Evet artık geceleri uyuyamıyorum. Karanlıklar başlar başlamaz başlıyor kalbimin aglamaları.Önceleri onları dinlemeye, onlara ses vermeye çalışıyordum. Farketmiyormuşum gibi davranıyordum. Sırf o
karanlık geceyle yüz yüze gelmemek için.

Biliyordum o yalnızlığı yaşamam gerekiyordu. Bir insan arıyordum yanımda, geceyi bana unutturacak.

Onun iyi, güzel ve çirkin olması da önem taşımıyordu. Yeter ki olsun yanımda. Olsun ki gece üzerime üzerime gelmesin. Yanımda birini görüp vazgeçsin benden.Veya yanımda birileri olsun da unutayım istiyordum SENİ. Biliyordum ki geceyle yüz yüze kaldığım zaman Sevda dışında bir şey olmayacaktım. Sonra, sonra bu dönem de kayboldu. Yalnızlığı arayan, yalnızlığa özlem duyan oldum.O karanlık gecelerin ıssızlığına gömülmekten kaçamaz oldum. Çünkü onlar da seni buluyordum. Çünkü bana gündüzlerin veremediğini veriyordu geceler SENİ...

Gündüzlerde yoktun, aydınlarda yanımda yürüyen değildin. Ama geceleri öyle miydi? Geceleri yüreğimde yürüyordun ve ben adımlarında yaşayandım. Artık uyuyamıyorum. Hem de hiç mi hiç Ne kadar çabalasam da olmuyor. Bir garip ağırlıkla kah seni bekleyerek kah gelmeyeceğinden emin olarak geçiriyordum saatleri.

Seni yaşıyordum. Gecelerde yüz yüze kalıyorduk seninle.Gece vefalı, fedakar bir anne gibi kucağına alıyor beni sabaha kadar götürüyordu. Zaman akıyormuydu, geçiyor muydu bilen değilim. Hiçbir zaman da bilen olmadım. Bu yaralarla, bu kanıma işleyen aşk yangınlarıyla sabaha nasıl kül olmadan varabiliyordum? Bilmiyorum gerçekten. Yanmaktan ateş olduğum bu gecelerde beni tüketmeyen neydi?Sevgin mi? Beni evirip çevirip kora getiren söndürmeyen neydi?Bağrımdaki yangından neden yok olmuyordum? Beni sabaha vardıran geceler miydi yoksa?

Geceler Benim gecelerim.... Senin gecelerin... Seni yaşadığım Geceler. Gönlümde bir derin yarasın sen! Bu gecelerde de çok şey istedim bir şeyler yapabilmeyi. Elime çoğu kez kalem kağıt alıp seni yazmayı istedim. Olmadı ama.Kalbim seninle öylesine doluydu ki her hareketim sönük kalıyordu. Ben çaresizliğe kapılıp gidiyordum. Ne yaptığımı bilmiyordum. Saatlerce, saatlerce oturup seni düşünüyordum. Kalbimde bastırmaya çalıştığım duygularıma ilk olarak geceleri yaşama hakkı veriyordum. Herkesten gizlemeye çalıştığım o korları gecelere çıkartıyordum sanki. Gecelerden saklamıyordum hiçbirşeyi. Gecelerle paylaşıyordum, ve geceler sarıyordu beni. Beni alıp sensizliğin okyanusunda boğmuyordu. Beni sensizliğin zirvesinde, en uç noktasında aşkın sonsuzluğuna götürüyordu.

Artık bu geceleri sevmeye başlıyorum. Bana seni getiren geceler...Benim gecelerim onlar...Benim senlerim benim yalnızlıklarım, benim aşklarım diyebildiğim gecelerim.Evet artık uyuyamayan, ağlayamayan gözlerime ağlamıyorum. Gecelerimi de feda ediyorum sana. Gündüzlerde söyleyemediklerimi gecelerde haykırıyorum. Ve uçsuz bucaksız seviyorum seviyorum SEVİYORUM.

Artık uyuyamıyorum, evet. Uykular haram oldu bana senden sonra. Hem nasıl uyuyabilirim ki? Gözlerin var artık gecelerimde, senin gözlerin senin karanlık gözlerin.. Hiç görmediğim gözlerin.... Sanıyorum ki artık sana yalnız ben değil, geceler de vurgun! Beni böylesine koynuna alışı, karanlığında bunca aydınlatması neden? Evet sen öyle güzel, öyle güzelsin ki, geceler de seni sevdi.Öyle ki sana ihanet edip de seni yaşamıyormuşçasına uyumaya, gözlerimi yummaya çalıştığım zaman hemen giriveriyorlar içime ve seni getiriyorlar bana. Gözlerimi öyle bir açıyorlar ki bir dahasına kapayamıyorum bile...

Ve ağlayabilmeyi diliyorum bazı geceler. Bunu gecelerden sonsuza diliyorum. Ağlasam, doyasıya hıçkırırcasına ağlasam belki seni bir parçacık olsa unutur ve kendi içime gömülür birazcık gözlerimi yumabilirim diye düşünüyorum. Sabahları uykuda yakalayan olmaktan çıkıp, sabahları uykuda bulunan olmak istiyorum. Bunun için istiyorum ağlayabilmeyi. Sana olan özlemimi, içimde bir dağ kadar ululaşmış hasretini belki bir parça dindirebilirim diye düşünüyorum. Belki seni birazcık gömebilirim de yüreğime, rahatlarım diye umuyorum olmuyor.

Ağlamaya çalışıyorum, ağlamalarım bana isyanlar ediyor. Geceler bana bu isteğimi vermiyor. Ne zaman ağlasam yalnızca ve yalnızca bir iki gözyaşı olup kalıyorsun gözlerimlde. Gözlerimde donan birkaç damla yaş oluyorsun, o yaşları da sarıyor geceler. O yaşlarla birlikte alıyor yanına geceler beni... Geceler unutmamı istemiyor seni, geceler bana ihanet ediyor. Geceler senden yana sevdiğim, geceler seni yaşamamı istiyor. Sözümü dinlemiyor....

Güneşi özlediğim oluyor arada bir. Yeter diyorum bunca yıldızla arkadaş olduğum. Seni unutup da yıldızları gördüğüm anlar olursa tabii. Beni böyle gördükleri zaman anlamıyor insanlar. Nasıl böyle saatlerce kalabildiğimi sorup duruyorlar. Böyle tüm dünya uyku içindeyken benim nasıl karanlığın içinde bakışlarımı dayattığımın sırrını anlamıyorlar. Ve onlar bilmiyorlar ki içim bir kordur...Tüm dünya, tüm tabiat susmalarda ve uykulardadır belki ama benim yüreğimde gizlenmektedir tüm dünya... Ben içime tüm insanları,,, tüm milyarları almışım. Farkında değiller. Herkesi ve herşeyleri sığdırmışım içime. Bir sen sığmıyorsun, bir seni sığdıramıyorum kalbime, bilmiyorlar...Ve senin uzaklığın, ve senin gece kadar olan uzaklığın... Bana öyle uzak öyle yabancısın ki sevdiğim, seni senden istemeye korkuyorum. Geceleri bu yüzden seviyorum. Seni sevmeme engel olmuyor, seni bana getiriyor... ve seni gecenin karanlığında buluşumdandır seni gündüzleri istemeyişim. Evet sevdiğim bana her şeyden ve herkesten uzaksın. Herkesin yaşamına giriyor, her şeyi paylaşıyorsun insanlarla... Ama bana gelmiyorsun. Ama ama sitem bile etmiyorum... Sana söyleyecek söz bulamıyorum. Söyleyecek bir şeyler arasam ve bulsam biliyorum geceler alır onu elimden, dilimden de. Sana söyleyeceklerimin hesabını yapsam sabahlar buna izin vermez. Ve ben seni yaşıyorum. Olsa olsa sana BU SEVGİYİ YAŞA diyebilirim.Gel birlikte yaşayalım demeye dilim varmaz. Geceler bunu bırakmaz yanına. Kaybettiğim değilsin. Ben seni hiç yitirmedim. Çünkü içimde taşıdığımdın hep. Benden bir parça oldun sen. Ben kendimi yitirmediğim sürece sen de kaybolmayacaksın.

Evet, seni anlamakla, seni yaşamakla, seni sevmekle geçirdiğim bu gecelerde, sabahladığım bu gecelerde, benden çok uzaklarda bulunan sana uykularında bir rahatlık veriyorsa sevdam, ne mutlu bana. Gecelerim...Sarın yaralarımı geceler demiş bir şair.. Beni bu geceler mahvetti desem haksızlık mı ederim onlara. Beni sen mahvettim desem yalan olur bu. Ama beni bu geceler, geceleri de bana musallat eden sensin. Senin sevdanla başladı gecelere sevda yazmam. Sevda masalı okumam bundandı. Ben bu gecelerde tüm karanlıkları dağıtabilirim. Bana hüzünlerini, bana acılarını ver sevdiğim. Ver ki senin acılarını da ortak edeyim gecelerime. Ver ki gecelerle kavgalı olayım. Şimdi seni getirdikleri için onlara ses bile çıkarmıyorum. Sen yaşadığımsın, yaşatanımsın. Sevdamsın sen... Belki ben anlatamıyorum ama geceler bu sevdaya şahittir. Çünkü artık onlarda bu aşka ortak oldular. Belki benden bile çok seviyorlar seni. Ben seni hiç mi hiç gözlerimle bitirmek istemedim. Ve gecelerin içinde, gecelerle birlikte hep sevdim seni...VE HEP SEVECEĞİM...

Ne kadar birlikte olamayacağımızı bilsem de Ben ve Gecelerim Hep seveceğiz seni...



Kullanıcı avatarı
saLLy
Uzman Doktor
Mesajlar: 723
Kayıt: 19 Şub 2008, 23:29

dostluk acaba böle bişeymiii!!!

Mesaj gönderen saLLy » 24 Şub 2008, 23:21

Ahmet ve Nihat adında iki arkadaş varmış. Aynı okulda okuyorlarmış.
Ahmet İstanbul’da yaşayan, evi, arabası yeterince parası olan biriymiş.
Nihat memleketten İstanbul'a gelmiş zor şartlar altında yaşayarak okuyormuş.
Bunlar zamanla daha da iyi arkadaş olmuşlar. Ahmet Nihat’ın durumuna üzülüyor yardım yolları arıyormuş.
Nihat’ı evine almış. Yedirmiş içirmiş. Cebine para koymuş. Üstünü giydirmiş. Kendine aldığı yeni kıyafetlerini bile ona vermiş. Artık berabe r gül gibi yaşayıp
gidiyorlarmış.

Bir gün Ahmet camdan dışarı bakıyormuş. Karşıdan gelen uzun süredir hayran olduğu ve yakında açılmak istediği kızı görmüş. Ve sonra arkadan Nihat'ın onu takip ettiğini.

Nihat eve gelmiş ve Ahmet'e o kızdan çok hoşlandığını aralarını yapıp yapamayacağını sormuş.
Ahmet kendisinin de ondan hoşlandığını söyleyememiş. Arkadaşının üzülmesini istememiş çünkü.

Aralarını yapmış. Derken zamanla okul bitmiş. Nihat bir süre sonra Kayseri’ye vali olmuş.

Evi arabası, yatı, katı, bir sürü parası olmuş. O kızla da evlenmiş. Ama Ahmet tam tersi. Evini arabasını kaybetmiş. Bütün parası bitmiş. Yatmaya yeri yemeye yemeği kalmamış.

Aç sefil gezerken komşuları,
-Senin bir arkadaşın vardı Nihat diye. O Kayseri’ye vali olmuş, neden ondan yardım istemiyorsun, belki sana bir iş verir demişler.

Ahmet reddetmiş hemen. Bunu kabullenemem demiş. Komşular ne kadar ısrar ettiyse de bir türlü kabul ettirememişler. Ahmet için daha zor günler başlamış. Bakmış olacak gibi değil komşularını dinleyip tutmuş kayserinin yolunu.

Valiliğe gelmiş. Oradaki odacılardan birine Nihat beyi görmek istiyorum demiş. Odacı Nihat beyin yanına girmiş çıkmış ve -Sizi görmek istemiyor. demiş. Nasıl olur demiş Ahmet. Ona İstanbul’dan çok yakın arkadaşın Ahmet geldi
deyin.
Odacı tekrar gitmiş ve,
-Nihat bey sizi tanımadığını eğer daha fazla ısrar
ederseniz kovduracağını söyledi demiş.

Ahmet duyduklarına inanamamış. Nasıl olur da, yemeyip yedirdiği, giymeyip giydirdiği, sevdiği kızı bile
verdiği can ciğer arkadaşı Nihat onu tanımaz. Yıkılmış bir şekilde valilikten çıkıp doğru Nihat’ın evine eskiden hoşlandığı kızın yanına gitmiş. Belki yardım eder diye.

Kapıyı çalmış. Birinin gelip dürbünden kendine baktığını hissetmiş. Ama kapıyı açmamış kadın. Bir kez daha yıkılmış..

Dışarı çıkıp kendini toplamaya çalışırken yanına yaşlı bir amca yaklaşmış. Ahmet’in durumundan çok etkilenmiş adam. Olayı anlatmasını istemiş. Ahmet'te olduğu gibi anlatmış.
Adam çok üzülmüş. Demiş ki..

-Bak evladım. Seni çok sevdim. Dürüst bir insana benziyorsun. Bak benim şurada bir sarraf dükkanım var.
Gel istersen benimle çalış. Hem para kazanırsın hem de yatmaya yerin olur.

Ahmet hemen kabul etmiş ve çalışmaya başlamış. Gel zaman git zaman dükkana başka bir yaşlı amca gelip gitmeye başlamış. Çok iyi arkadaş olmuş Ahmet'le.

Bir gün bu yaşlı amca elinde bir kutuyla gelmiş dükkana.
-Bak ben bir yere gidiyorum. Eğer 3 ay içerisinde dönmezsem bu kutu senindir, istediğin gibi kullan... demiş. Ahmet kutuyu almış, odasında bir yere koymuş. 3 ay geçmiş, 4 ay geçmiş, 6 ay geçmiş amca hala gelmemiş.

Sonunda Ahmet kutuyu açmaya karar vermiş. Bakmış içinde, elmaslar, mücevherler, altınlar, bir sürü de para varmış. Ne yapacağını şaşırmış. Hemen patronuna gidip durumu anlatmış.

Patronu da artık o kutunun kendisinin olduğunu istediği gibi
kullanabileceğini söylemiş. Bir de öneride bulunmuş.

-Bak sen bu işi iyice öğrendin. Gel sana bir kuyumcu dükkanı açalım. Gül gibi geçinip gidersin.

Hemen dükkanı açmışlar. Ahmet almış başını yürümüş. v,araba, yat, kat. Zengin olmuş kısacası. Bir gün dükkana bir anne-kız gelmiş. Kızdan hoşlanmış Ahmet. Zamanla
görüşmeye başlamışlar, derken nişanlanmışlar. Düğün vakti gelmiş. Davetiyeler hazırlanırken kız valiyi de çağıralım demiş. Ahmet kabul etmemiş. Nasıl olur demiş kız. Biz bu şehrin ileri gelenlerindeniz, valiyi çağırmasak olur mu?

Ahmet yine kabul etmemiş. Kız ısrarla neden böyle davrandığını sorduğunda anlatmış Ahmet. Sorunun bu şekilde çözülmeyeceğini söylemiş kız. Biz çağıralım, o yaptığından utansın demiş.

Ve ona da bir davetiye yazmışlar.
Düğün günü gelmiş çatmış...

Davetliler tek tek gelirken heyecan içindeymiş Ahmet. Nihat'ın gelip gelmeyeceğini düşünüyormuş. Derken eşiyle kapıda görünmüş Nihat. Ahmet, ilk başlarda göz göze
gelmemeye çalışmış. Nihat ne yana gitse öbür tarafa kaçıyormuş Ahmet. Hiç göz göze gelmemeye çalışıyormuş.

Dayanamamış birden. Piste çıkmış, almış mikrofonu eline. Başlamış anlatmaya.

"Zamanında ben durumum iyiyken sevgili valimiz Nihat beyle aynı okulda okuyorduk.
O zamanlar Nihat beyin durumu bu kadar iyi değildi. Nihat'ı evime aldım.

Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Sevdiğim kızı bile ona verdim.

Bir gün benim durumum kötüleşti. Elimde avucumda ne varsa kaybettim.O kadar zor durumdaydım ki Nihat'a yardım istemeye gittim.
Ama o beni tanımadığını söyledi, kovdurdu. Oradan çıkıp eşinin yanına
gittim.
Ama o kapıda benim olduğumu bildiği halde kapıyı açmadı.Şok olmuştum.
Dışarıya çıkıp kendime gelmeye çalıştığım anda bir amcayla karşılaştım.

Sağ olsun bana bir iş, yatacak bir yer verdi. Orada çalışırken çevrem genişledi.

Başka bir amcayla tanıştım. Gel zaman git zaman o amca elinde bir kutuyla geldi yanıma.
Bir yere gideceğini 3 ay içerisinde dönmezse kutunun benim olacağını söyledi.

Gelmedi. Kutuyu açtım. İçinde beni bugünlere getiren yüklü eşyalarla ve paralarla karşılaştım.
Sonra kendime bir kuyumcu dükkanı açtım. Orada sevgili nişanlımla tanıştım. Ve evleniyorum.
Anlattıklarım yalansa yalan desin Nihat bey." demiş ve bırakmış mikrofonu....

Herkes şaşkınlık içinde Nihat beye dönmüş. Acıyarak bakmışlar bir Ahmet'e, bir Nihat'a. Nihat bir cevap vermek zorunda kalmış. Almış mikrofonu... Başlamış anlatmaya.

"Evet Ahmet'in söylediklerinin hepsi doğrudur. Yalan diyemem.

Zamanında bana çok yardım etti, hakkını ödeyemem.
Sağ olsun benim mutlu bir evlilik yapmama öncülük etti.
Ama eşimi zamanında sevdiğini bilmiyordum. Durumunun kötüye gittiğini, bir gün bana geleceğini biliyordum. Hep o günü bekledim. Ve sonunda geldi. Onu kapıdan kovdurdum doğrudur. Ama niye kovdurdum. Eğer ben o zaman ona yardım etseydim gururuna yediremeyecekti.

Belki de bir süre sonra intihar edecekti. İyi bir arkadaşımı kaybetmek istemem. Buradan çıktıktan sonra direk eşime gideceğini biliyordum. Hemen eşime telefon açtım.

Ona Ahmet'in geleceğini, kapıyı açmamasını söyledim. Açmadı.
Derken bizim evin karşısında bir sarraf dükkanı işleten arkadaşım var. Ona hemen telefon açtım. Bizim evden çıkan bir adam görürse onu işe almasını yardımcı
olmasını istedim. İşe aldı, yatacak yer verdi. Bir gün babamı gönderdim ona.

Can yoldaşlığı etsin diye. İyi arkadaş oldular. Sonra babama bir kutu verdim Ahmet'e versin diye.

O kutu babamın değildi. Benim de değildi. O zaten Ahmet'indi. Ona borcumu hiçbir zaman ödeyemem.
Ahmet kutuyu aldı. İyi kullandı ve bugünlere geldi. Bir gün annemle kız kardeşimi gönderdim.
Durumu nedir bir kontrol edin diye. Orada birbirlerini görüp aşık olmuşlar, evleniyorlar."

Bırakmış mikrofonu. Ahmet'le beraber herkes şaşkınlık içinde kalmış. Bir an göz göze gelmişler. Derken birbirlerine sarılıp özür dilemişler. Güzel bir düğün olmuş, beraberce mutlu yaşamışlar.

Kaçabilirsiniz ancak saklanamazsınız....(((((arkadaşlar ben çok beğendim we sizlerle paylaşmak istedim)))))
߀$İKTA$

Kullanıcı avatarı
karayel1984
Mesajlar: 9
Kayıt: 27 Ara 2007, 20:50

Re: Ben ve Gecelerim Hep Seveceğiz Seni..

Mesaj gönderen karayel1984 » 25 Şub 2008, 00:22

evet çok güzel paylaşım için tşkler.

Kullanıcı avatarı
saLLy
Uzman Doktor
Mesajlar: 723
Kayıt: 19 Şub 2008, 23:29

qüzel qerçek bi hikayeee!!!

Mesaj gönderen saLLy » 26 Şub 2008, 22:57

Japonya'da bir çocuk 10 yaslarindayken bir trafik kazasi geçirmis ve sol kolunu
kaybetmis. Oysa çocugun büyük bir ideali varmis . Büyüyünce
iyi bir judo ustasi olmak istiyormus. Sol kolunu
kaybetmekle birlikte, bu hayali de yikilan çocugunun
büyük bir depresyona girdigini gören babasi,
Japonya'nin ünlü bir Judo ustasina gidip yapilacak bir seyin
olup olmadigini sormus..
Hoca:
- Getir çocugu ..bir bakalim, demis.
Ertesi gün baba-ogul varmislar hocanin yanina..
Hoca çocugu süzmüs ve
-Tamam demis..yarin esyalarini getir,
çalismalara basliyoruz.
Ertesi gün çocuk geldiginde hocasi ona bir hareket
göstermis ve bu hareketi çalis demis.
Çocuk bir hafta ayni hareketi çalismis..
Sonra hocasinin yanina gitmis.
Bu hareketi ögrendim baska hareket
göstermeyecek misiniz?" diye
sormus.Hocanin
cevabi:
-Çalismaya devam et olmus...
2 ay,3 ay,6 ay derken çocuk okuldaki bir
yilini doldurmus.. Çocuk bu bir yil
boyunca hep o ayni hareketi tekrarlamis.
.Hocanin yanina tekrar gitmis:
Hocam bir yildir ayni hareketi yapiyorum
bana baska hareket
göstermeyecek misiniz?
- Sen ayni hareketi çalis oglum . Zamani
gelince yeni harekete geçeriz..
2 yil ,3 yil, 5 yil derken çocuk judodaki
10. yilini doldurmus.Bir gün
hocasi yanina gelip. ."Hazir ol ! " demis..
"Seni büyük turnuvaya yazdirdim.Yarin maça
çikacaksin!"..Delikanli sok
olmus.. Hem sol kolu yok hem de judo da
bildigi tek hareket var.
Ünlü judocularin katildigi turnuvada hiçbir sansinin
olmayacagi düsünmüs ; ama hocasina
saygisindan ses çikarmamis. .
Turnuvanin ilk günü delikanli ilk
müsabakasina çikmis.
Rakibine bildigi tek
hareketi yapmis ve kazanmis. Derken..ikinci ,üçüncü
maç....çeyrek, yari
final ve final...Finalde delikanlinin
karsisina ülkenin son on yilin
yenilmeyen sampiyonu çikmis. .Tam bir üstat
delikanli dayanamayip
hocasini yanina kosmus..
-Hocam hasbelkader buraya kadar geldik ama
rakibime bir bakin hele.. Bende ise bir kol
eksik ve bildigim tekbir hareket var..bu
kadar bana yeter.. bari çikip ta
rezil olmayayim izin verin turnuvadan çekileyim..
-Olmaz demis hocasi. Kendine güven,çik
dövüs.Yenilirsen de namusunla yenil.
Çaresiz çikmis müsabakaya. Maç
baslamis.Delikanli yine bildigi o tek
hareketi yapmis ve tak.!Yenmis rakibini
sampiyon olmus. Kupayi
aldiktan sonra hocasinin yanina kosmus:
-Hocam nasil oldu bu is? Benim bir kolum yok
ve bildigim tek bir hareket
var. Nasil oldu da ben kazandim.?
-Bak oglum 10 yildir o hareketi
çalisiyordun. O kadar çok
çalistin ki
artik yeryüzünde o hareketi senden daha iyi
yapan hiç kimse yok.
Bu bir, ikincisi de o hareketin tek bir
karsi hareketi vardir.
Onun için de
rakibinin senin sol kolundan tutmasi gerekir.!
Bunu anlatan dostumuz bir de sunu ekledi:
Insanlarin eksiklikleri bazen , ayni zamanda
en güçlü taraflari olabilir:
Ama yeter ki bu eksiklik kafalarinda
olmasin..!!!((((((bence çok qüzel arkadaşlar!!!)))))
߀$İKTA$

Cevapla

“Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler” sayfasına dön