Kimya 3 Ders Notlarım

Ders notu paylaşımlarınızı bu bölümde yapabilirsiniz.
Cevapla
penguenmurat
Mesajlar: 3
Kayıt: 21 Şub 2014, 11:27

Kimya 3 Ders Notlarım

Mesaj gönderen penguenmurat » 14 Ağu 2014, 15:15

Bazı yerlerinde rakamları sildim ezberlemesi zor olduğu için ve NELER ÖĞRENDİK kısımları kitabın ünite sonlarında verdiği kısa notlardır. Tekrar etmiş olurum diye ekledim.
Herkese Başarılar :)

-Elektriklenme ile ilgili çalışmalar antik dönemde başlanmıştır.
-ebonit çubuğu suyu çekmesi ve yün kazağın çıkarırken çıkan çıtırtı sesi elektron yükünün bir yerden başka bir yere hareket ettiğini gösterir.
-elektriklenme atomlar arasında gerçekleşmez. Gerçekleşse idi atomlar arası yer değişimi olur ve maddenin yapısı değişirdi.
-elektriğin nasıl elde edileceği düşüncesi antik dönemde başlamıştır.
-L. Galvani, biyoloji deneylerinde sürtünmeyle oluşan elektrikten farklı bir elektrik türü buldu.
-A. Volta, bakır ve çinkoyu tuzlu suya batırarak oluşturduğu ilk pilden elektrik elde etti.
-İlk pile “volta pili” denir.
-M. Faraday ilk defa elektrik akımı ile maddenin kimyasal değişimi arasında sayısal bir ilişkinin olduğunu ileri sürdü. Çeşitli bileşiklerin çözeltilerine elektrik akımı uygulayarak yaptığı elektroliz deneylerinde, negatif yüklü elektrotta (katotta) biriken pozitif yüklü iyonları element olarak elde etti.
-Elektrik yük miktarı ile elektroliz sonucu elde edilen madde kütlesi arasında doğru orantı vardır.
-Elektrik yükleri, maddenin yapısında var olan tanecikler tarafından taşınır.
-elektrik taneciklerden oluşur, bu tanecikler bütün atomlarda aynıdır.
-Katot elektrottan kopan negatif yüklü parıltılı taneciklere “katot ışınları” denir. 19. Y.Y
-Katot ışınları bir doğru boyunca yayılır, mıknatıs yaklaştırıldığında yolundan sapar ve bir yüzeye çarptığında görünür duruma gelir.
-TV tüplerinin atası olan “crookes tüpü”:
W. Crookes tüpteki havayı boşaltıp içine bir cisim yerleştirdi. Cam tüpün uçlarındaki elektrotlar arasına yüksek gerilim uyguladı ve parlak yeşil renkten oluşan ışınların bu cisme çarptığında tüpün yüzeyinde gölgeler oluştu.
-G. Stoney elektrik yüklü katot ışınlara elektron adını verdi.
-J.J. Thomson: elektron denilen katot ışınları bütün atomlarda bulunur, bu ışınlar negatif yüklü atom altı taneciklerdir.
-Tüplü TV ler katot ışınlı tüp olarak adlandırılır. Bu tüp koni şeklindedir.
Koninin dar ve sivri ucunda elektron kaynağı bulunur.
Elektron kaynağı olarak ısınmış ince tel katottur.
Tüpün içinde hava bulunmaz.
İnce telin ısınmasıyla elektronlar tüp içinde serbestçe hareket ederek katot ışınları demeti halinde fırlatılarak ekran üzerine düşürülür.
-Thomson katot ışınlarına:
Elektriksel alanın etkisi
manyetik alanın etkisi
elektriksel ve manyetiksel alanın birlikte etkisi'ni buldu.
-Elektronun yükünü R. Millkan 1909 yılında yağ damlalarıyla yaptığı deneylerde bulmuştur.
-cam tüpe yüksek gerilim uygulandı, katottan çıkan ışınların tüpün içinde bulunan gaz halindeki atomlara çarparak bu atomların elektron kaybetmesine ve pozitif yükle yüklenmesine neden oldu. Oluşan pozitif yüklü iyonlar, delikli negatif yüklü katota yönelerek bir kısmı delikten geçti. Bu iyonlar tüpün arka yüzeyinde parıltılar oluşturdu.
Pozitif yüklü bu iyonlara “kanal ışınları” veya “pozitif iyonlar” denir.-Kanal ışınları ve katot ışınları doğrusal hareket eder.
-Tüpte hidrojen gazı kullanılırsa oluşan pozitif yük en küçük kütleye sahip olur, pozitif yüklü bu tanecik protondur.
-Protonun kütlesi elektronun kütlesinin 1836 katıdır.
-H. Moseley x- ışınları tüpü ile deneyinin sonunda:
x- ışını tüpünde katottan ayrılan elektronlar anot olarak elementin yüzeyine çarptığında dış katmandaki yüksek enerjili elekronları koparır.
Kopan yüksek enerjili elektronlar düşük enerjili katmanlara geçişlerinde ışın yayarlar. Bu ışınlara “x- ışınları” denir. Yayılan X- ışınlarının her elemente özgü karakteristik çizgilerine ise “X- ışınları spektrumu” denir.
-Elementler arasında sistematiklik yoktur, ve 2 element arasında bir elementin olması gerekir. Sc elementinin keşfedilmesi ile doğrulandı.
-bir elementten diğer elemente geçerken düzenli olarak artan temel bir sayı vardır.
Moseleye göre bu sayı atom numarasıdır ve atom numarasının ise çekirdekteki pozitif olabilir.
-moseleyin yaptığı deneylerde atom numaraları belirlendi ve kütle spektrometresi ile tek tek atomların kütleleri ölçüldü.
-moseley (1887-1915) ingiltere doğumludur.
Oxfordda okudu.
1914 1. Dünya savaşında ingiliz haberleşme subayı oldu.
Çanakkale'deki savaşta hayatını kaybetti.
-Biyoloji deneylerinde kurbağa bacağındaki sinirlere farklı metaller dokun-
durduğunda bacakların kasıldığını gözlemleyen, bu kasılmaları “Biyolojik
elektrik” olarak nitelendiren bilim insanı L.Galvani dir.
-Rutherford un atom modeli:
Pozitif yüklerin tümü atom içinde çok küçük bir bölgeye (atomun çekirdeğine) toplanmıştır.
Pozitif yüklerin toplam kütlesi, atom kütlesinin yarısı kadardır.
Atomun büyük bir kısmı boşluktan ibarettir.
Çekirdeğin dışında bulunan elektronlar, çekirdekteki pozitif yük sayısına eşittir.
-Rutherford çekirdek içinde nötr taneciklerinde bulunduğunu öngördü.
-Nötr taneciklerin varlığını J. Chadwick tarafından kanıtlandı.
- J. Chadwick yüksüz taneciklere “nötr” adını verdi.
-Rutherford atom modeli atomların yaydığı spektrumların açıklanmasında yetersiz kaldığı için terkedildi.
-Elektromanyetik ışın bir enerji şeklidir.
-Enerjinin, elektromanyetik dalgalar halinde havada veya boşlukta yayılması ve iletilmesine “elektromanyetik ışıma” denir. Dalga ise titreşim halinde enerjinin aktarılmasını sağlayan ritmik bir olaydır.
-Dalga boyu: bir dalgada art arda gelen iki tepe veya iki çukur arasındaki mesafedir.
Sembolü: λ ( lamda) dır.
Birimi genellikle metre cm veya nm(nanometre) dir.
-Genlik: dalganın orta çizgisinden tepe noktasına veya çukuruna olan dik uzaklıktır.
Sembolü A dır.
-Frekans: belirli bir noktadan bir saniyede geçen dalga sayısıdır.
Sembolü υ (nü) dür. Birimi 1/saniye (1/s) veya hertz (Hz) dir.
-Hız: Dalganın boşlukta veya havada birim zamanda aldığı yoldur.
Sembolü c dir.
Birimi metre/saniye (m/s) veya santimetre/saniye (cm/s) dir.
-Boşlukta elektromanyetik dalgalar sabit bir hızla ilerler.
-Işık hızı maddesel ortamlarda farklıdır.
-Belirli bir ışımanın dalga boyu ile frekansın çarpımı ışık hızına eşittir. c = λ · υ
-Elektromanyetik ışın türleri:
radyo dalgaları
mikro dalgaları
kızıl ötesi ışınları (infrared, IR)
görünür bölge ışını
mor ötesi ışını (uytraviyole, UV)
X – ışını
Gama (γ) ışını
-Elektromanyetik ışınların, frekanslarına ve dalga boylarına göre düzenlenmesinden oluşan ışık dizisine “elektromanyetik spektrum” denir.
Dalga boyu (m) ; λ 1 > λ 2 > λ 3
Frekans (1/s) ; υ 1 < υ 2 < υ 3
-Elektromanyetik spektrumda; dalga ile frekans ters orantılıdır.
-l. newton a göre: Işık: ışık kaynağından çıkan ve doğrusal yollar izleyen taneciklerin akışıdır.
Bu tanecikler çok küçük kütleye sahiptir, boşlukta çok hızlı hareket edebilir ve yer çekimi kuvvetinden etkilenmez.
-C. hulgens e göre ışık çok yüksek titreşimler meydana getirir ve dalgalar halinde yayılır.
-T. Young ışığın dalga özelliği gösterdiğini ispatladı.
-Sonuç olarak: ışığın dalga özelliği ve tanecik özelliği vardır.
-Kırınım ve girişim olayları ışığın dalga özelliğini ispatlar.
-Cisimler, üzerine düşen ışığın bir kısmını soğurabilir, bir kısmını yansıtabilir, bir kısmını içinden geçirebilir veya tamamını soğurabilir.
-Üzerine düşen ışığı soğurabilen cisimlere “siyah cisim” denir.
-Siyah cisimlerde gerçekleşen ışımaya da “siyah cisim ışıması” denir.
-Doğadaki her cisim: ışıma enerjisini soğurabilir ve ışıma enerjisi yayabilir.
-siyah cisim yüksek sıcaklıkta ısıtılırsa; tüm dalga boylarında elektromanyetik ışıma yayar.
-Isıtılan bir cismin sıcaklığı arttıkça; ısımanın şiddeti önce artmakta sonra azalmaktadır.
-M. Planck ışıma enerjisinin kuantum halinde alınıp verilebileceğini ileri sürdü.
-Planck her kuantum enerjisinin (E), ışımanın frekansı (υ) ile doğru orantılıdır dedi. Bu ifade: E = h · υ dir ve formüldeki h planck sabitidir.
-Işımanın frekansı arttıkça kuantumun enerjisi ve ışımanın etkiside artar.
-A. Einstein ışığın kendisinin kuantumlardan oluştuğunu yani ışığın foton denen taneciklerden oluştuğunu varsaydı. ”Fotoelektrik olay”ının metal levha üzerine yeterli frekansa sahip ışınlar düşürüldüğünde ortaya çıkan kıvılcımların belirli enerjiye sahip elektronlar olduğu anlaşıldı.
-Siyah cisim ışıması ve fotoelektrik olay ışığının tanecik özelliği gösterdiğini ispatlamaktadır
-Beyaz ışık ince bir aralıktan geçerek prizma üzerine düşürülürse kırmızıdan mora kadar değişen ve bütün renkleri içeren “sürekli (kesiksiz) spektrum” elde edilir.
-Gaz halindeki atomlar yüksek sıcaklığa kadar ısıtılırsa; kendilerine özgü farklı dalga boylarında ışık yayarlar. Bu ışık prizmadan geçirildiğinde “çizgi (kesikli) spektrumu” elde edilir.
-Spektrumlar birbirinden farklıdır. Bu farklılık, insanların parmak izi farklılığı gibi atomlara özgü bir farklılıktır ve bu farklılık, atomların yapısı hakkında ip uçları verir ve atomların tanınmasını sağlar.
-Hidrojen atomunun çizgi spektrumları Bohr atom modelinin temelini oluşturur.
-N. Bohr un atom modeline göre:
1.Elektron çekirdekten belirli uzaklıkta bulunan dairesel katmanlarda (yörüngelerde) hareket eder.
Her katman belirli enerjiye sahiptir.Bu katmanlar çekirdeğe en yakın katmandan başlayarak K, L, M, N... gibi harflerle veya katman sayısı denilen sayılarla (n=1, 2, 3, 4...) gösterilir.
2. elektron, en düşük enerji düzeyinde bulunmak ister. Bu düzeye “temel hal” denir. Temel haldeki elektron enerji soğurduğunda yüksek enerji düzeyine geçer. Bu enerji düzeyine “uyarılmış hal” denir.
-Bohr atom modeli; birden fazla elektron içeren türlerin özelliklerini açıklamada başarısızdır.
-Çok elektronlu atomların katman elektron dizilimleri yazılırkenki kurallar:
1. kural: katmanların bulundurabileceği maksimum elektron sayıları aşılmalıdır.
2. kural: dış katmanda 8'den fazla, dıştan 2. katmanda 18'den fazla elektron elektron bulunamaz.
3. kural: elektronlar çekirdeğe en yakın iç katmandan başlayarak yerleştirilerek elde kalan elektron sayısı 8'den fazla ise 2 elektron bir dış katmana ve artan elektron dıştan 2. katmana yazılır.
4. kural: yazılan elektron dizilimi “12, 2” şeklinde sonlanacaksa dizilim “13, 1” şekline, “17, 2” şeklinde sonlanacaksa “18,1” şekline dönüştürülür.
-Ancak bazı elementlerinin atomlarının katman elektron dizilimi yukarıdaki kurallara uymaz.
-Yukarıdaki kuralları uygulayarak bazı atomların katman elektron dizilimlerini yazalım.
H, 6 C, 7 N, 8 O, 15 P ve 16 S element atomlarının katman elektron dizilim-
lerini yazınız. Atom modeli üzerinde elektronların katmanlara dizilimini gösteriniz.

-Elektron gibi maddelerin dalga özelliği gösterebileceğini De Broglie ileri sürmüştür.
-De Broglie’nin hipotezi Nikel metalde elektronların kırınıma uğraması sonucu doğrulanmıştır.
-L. de Broglie bugünkü kuantum (dalga) mekaniğinin temelini atmıştır.
-Elektron davranışında daima belirsizlik (Heisenberg belirsizlik ilkesi) ni bulan W. Heisenbergdir
bu ilkeye göre; bir taneciğin hem yeri hem de hızı aynı anda bilinemez ve bu ilkeye göre Bohr modelinin birinci varsayımı geçersizdir.
-λ = h/m ∙ v bağıntısını de Broglie bulmuştur.
-Bohr atom modelinde elektronun bulunabileceği yer yörünge, kuantum atom modelinde orbital kavramı kullanılır.
-Orbital (elektron bulutu): elektronun atomda bulunma olasılığının en yüksek olduğu bölgelere denir.
-Schrödinger dalga fonksiyonları, birden fazla elektronu olan atomlara açıklama getirememiştir.
-Schrödinger dalga fonksiyonlarının her biri üç kuantum sayısı ile belirlenir.
1.Baş kuantum sayısı: sembolü “n” dir. 1, 2, 3, 4,... le ifade edilir. Baş kuantum sayısı, enerji düzeyini yani katmanı gösterir. Enerji düzeyinin çekirdeğe olan ortalama uzaklığı ile ilgilidir.
2. Açısal kuantum sayısı: sembolü
0 ile n – 1 arasında değer alır.
Açısal kuantum sayısı, elektron bulutlarının yani orbitallerin türlerini ve şeklini belirtir. Örneğin:







3. Manyetik kuantum sayısı: sembolü

arasında yer alır.

orbitalin uzayda yönlenmesini belirtir. Örneğin:

-Schrödinger dalga fonksiyonlarına göre, orbitaller atom çekirdeğinden sonsuza kadar uzanabilir.
Buna karşın atomlar arasındaki kimyasal bağın yapılarını açıklayabilmek için orbitallerin uzayda belirli şekillerde yönelişlerinin olduğu kabul edilmiştir.
-4 tane orbital vardır. Bunlar: s, p, d, f dir.
-Çok elektronlu atomlarda elektronlar farklı katmanlarda bulunur ve atom çekirdeğinden uzaklaşıldıkça katman sayısı artar. Katman sayısı arttıtça enerjileride artar.
-Bir atomda elektronların orbitallere dağılmasına “elektron dizilimi” denir.
-Elektronların dizilimini açıklayabilmek için 4 tane kuantum sayısı olması gerekir.
-Dalton, bir elementin bütün atomlarının aynı kütleye sahip olacağını ileri sürmüştür.
-F. W. Aston (F. W. Estın) tarafından ilk kütle spektrometresinin icat edilmesiyle bazı atomların kütleleri ölçülebildi.
-Atom numaraları aynı, kütle numaraları farklı atomlara izotop atomlar denir.
-İzotop atomlar doğada bulunma yüzdeleri ile yani doğal bollukları ile ifade edilir.
NELER ÖĞRENDİK?
• Elektrik yüklü katot ışınlarına elektron adı verilir.
• Elektron bütün atomlarda bulunur. Elektronlar negatif yüklü atom altı taneciklerdir.
• Pozitif yüklü iyonlar kanal ışınları veya pozitif ışınlardır.
• Atom çekirdeğindeki pozitif yüklü tanecikler protondur. Protonun kütlesi elektronun kütlesinin 1836 katıdır.
• Elementlerin X−ışınları spektrumları incelendiğinde bir elementten diğer elemente geçildikçe düzenli olarak artan temel bir sayı vardır. Bu sayı atom numarasıdır. Atom numarası ise çekirdekteki pozitif yüktür.
• Thomson atom modelinde atom, üzümlü keke benzetilir. Üzümler, elektronları; kek ise pozitif yük bulutunu temsil etmektedir.
• Rutherford atom modelinde pozitif yükler atom çekirdeğinde toplanmıştır. Çekirdek dışında ise elektronlar bulunur. Atomun büyük bir kısmı boşluktan ibarettir.
• Elektromanyetik ışının dalga özelliği; dalga boyu, genlik, frekans ve hız kavramları ile ilişkilidir.
• Elektromanyetik spektrum, elektromanyetik ışınların frekanslarına ve dalga boylarına göre düzenlenmesinden oluşan ışın dizisidir.
• Elektromanyetik ışının dalga boyu ile frekansı ters orantılıdır. Görünür bölge ışını elektromanyetik spektrumun çok dar bir aralığında bulunur. Görünür bölge ışını, dalga boyu 700 nm olan kırmızıdan, dalga boyu 400 nm olan mor renge kadar değişen renk aralığındadır.
• Işığın ikili doğasından birisi dalga özelliği, diğeri de tanecik özelliğidir. Kırınım ve girişim olayları ışığın dalga özelliğini, siyah cisim ışıması ve fotoelektrik olay ışığın tanecik özelliğini ispatlar.
• Bohr atom modelinde elektron çekirdekten belirli uzaklıktaki dairesel katmanlar da (yörüngelerde) hareket eder. Elektrona enerji verilerek uyarıldığında üst enerji düzeylerine çıkar. Bu enerjiyi ışıma şeklinde yayarak tekrar alt enerji düzeyine gelir.
• De Broglie, atom altı tanecik olan elektron gibi maddelerin de dalga özelliği gösterebileceğini ileri sürdü.
• Elektron gibi maddelerin de dalga özelliği gösterebileceği Davisson – Germer deneyi ile doğrulanmıştır.
• Heisenberg belirsizlik ilkesine göre, bir taneciğin hem yeri hem de hızı aynı anda kesin olarak belirlenemez.
• Kuantum modelinde elektronun bulunma olasılığının en yüksek olduğu bölgeler den söz edilebilir. Bu bölgeler, elektron bulutu olarak da adlandırılır.
• Schrödinger, belirsizlik ilkesi gereği, elektronun yerinin ve hızının doğru ölçülemeyeceğini ancak elektronun muhtemel konumundan söz edilebileceğini ifade etti. Elektronun muhtemel konumunun ise dalgayı temsil eden fonksiyonlardan bulunabileceğini belirtti.
• Schrödinger dalga fonksiyonları n (baş kuantum sayısı), l (açısal kuantum sayısı) ve m l (manyetik kuantum sayısı) kuantum sayılarıdır.
• Atomlar arasındaki kimyasal bağın yapılarını açıklayabilmek için orbitallerin uzayda belirli şekillerde yönelişlerinin olduğu kabul edilmiştir. Bunlar s, p, d ve f orbitalleridir.
• İzotop atomlar, atom numaraları aynı kütle numaraları farklı atomlardır.

-Milattan önce 300’lü yıllarda maddeleri dört temel elementin; hava, su, toprak ve ateşin
oluşturduğu düşünüldü.
-Periyodik sistemin temeli De Chancourtois ile başlayan süreçte Newlands , Mayer (Mayer) ve Mendeleev gibi bilim insanlarının çalışmalarıyla günümüzdeki şeklini almıştır.
-H. Brand ın bilinen ilk element olan fosforu bulmasıyla başlayan süreçten yaklaşık 200 yıl boyunca 63 element ve bu elementlerin pek çok bileşikleri elde edilmiştir.
-J. Döberenier elementlerin kimyasal özelliklerinin kütleleri ile ilişkili olduğunu düşünerek elementleri üçerli gruplar oluşacak şekilde sıralamışır. Örneğin, (Li, Na, K), (Ca, Sr, Ba) ve (Cl, Br, I) gibi. “Triadlar (üçlüler) kuralı” olarak bilinen bu gruplandırmada, ikinci elementin atom kütlesi, birinci ve üçüncü elementin atom kütlelerinin toplamının tam veya yaklaşık yarısına eşittir. Döberenier’ın bu çalışması, periyodik tablonun oluşturulması yolunda elementlerin sistematik olarak ilk gruplandırılma çalışmasıdır.
-A. Beguyer de Chancourtois Her yedi elementte bir, elementlerin özelliklerinin tekrarlandığını bulmuştur.
-J. Newlands, elementleri atom kütlelerine göre sıralamıştır. Her yedi elementten sonra gelen sekizinci elementin fiziksel ve kimyasal özelliklerinin birinci elemente benzediğini belirtmiştir. Newlands müzik notalarındaki oktavlara (do, re, mi, fa, sol, la, si, do) benzettiği bu bağıntıyı “Oktav (sekizli) yasası” olarak adlandırmıştır. Ancak bu görüşü birçok elementler için geçerli olmayınca kimyacılar tarafından kabul görmemiştir.
-Mendeleev’in periyodik tablosu, günümüzde kullandığımız modern periyodik tabloya en yakın oluşturulmuş periyodik sistemdir.
-Bilim insanları, elementlerin atom kütlelerine göre sıralanışının doğru bir yaklaşım olmadığını fark ettiler.
-H. Moseley, X− ışınları ile yaptığı deneylerde, X− ışınları frekansları ile elementlerin atom numaraları arasında bir ilişki olduğunu keşfetti. Bazı elementlerin atom numaralarını buldu.
-Günümüzde periyodik tablo, elementlerin atom numaralarının artış sırasına göre oluşturulmuştur.
-Periyodik tabloda yatay satırlara periyot denir.
-Periyodik tabloda 7 periyot bulunur.
-Birinci periyotta 2, ikinci ve üçüncü periyotta 8’er, dördüncü ve beşinci periyotta 18’er, altıncı periyotta 32 element vardır. 7. periyot henüz tamamlanmamıştır.
-Periyodik tabloda düşey sütunlara grup denir.
-Gruplar harf veya rakamla adlandırılır. Yaygın olarak harfle A ve B grubu şeklinde adlandırma yapılırken, rakamla 1’den 18’e kadar adlandırma da yapılmaktadır.
-Periyodik tabloda elementler çoğu zaman bulundukları gruplarda harf ile anılır. Örneğin, 1A 5grubu, 2A grubu gibi. Ancak kolaylık sağlaması bakımından bazı gruplara özel adlar verilmiştir. Örneğin;
• 1A grubu elementleri alkali metaller,
• 2A grubu elementleri toprak alkali metaller,
• 7A grubu elementleri halojenler,
• 8A grubu elementleri asal gazlar (soy gazlar) olarak adlandırılmıştır.
-Periyodik tabloda A grubu elementlerine baş grup elementleri denir. B grubu elementlerine geçiş elementleri veya geçiş metalleri denir.
-6. periyotta, atom numarası 57 olan La elementi ile başlayan, atom numarası 70 olan Yb elementi ile sona eren 14 elementli sıraya lantanitler denir.
-7. periyotta, atom numarası 89 olan Ac elementi ile başlayan, atom numarası 102 olan No elementi ile sona eren 14 elementli sıraya aktinitler denir.
-Bir elementin kimyasal özelliklerinin, o element atomunun elektron dizilimi ile ilgilidir.
-Bir atomun en yüksek enerji düzeyindeki (dış katmanındaki) orbitallerine değerlik orbitalleri, bu orbitallerdeki elektronlara değerlik elektronları denir.
-Atomların dış katmanındaki elektron sayısı aynı olan elementler aynı grupta bulunur. 1A grubu element atomlarının dış katmanında 1 elektron bulunur. Değerlik elektronları 1’dir. Bu elektron, dış katmandaki s orbitalindedir.
-Elektronlar, atom çekirdeğinden uzaklaştıkça bulunma olasılığı sıfıra yaklaşmaktadır.
-Başka atomlarla etkileşmeyen, tek başına bir atomun kesin bir dış sınırından söz edilemez. Ancak, birbirleri ile bağ oluşturmuş atomlar arasında ortalama uzaklığı ölçmek mümkündür. Bu uzaklık yarıçap olarak ifade edilir.
-Atomlar küre gibi düşünüldüklerinde, atomların büyüklükleri de atom yarıçapı olarak ifade edilebilir.
-Ametal atomlar arasında kovalent bağlar oluşur. Aynı iki ametal atomun çekirdekleri arasında oluşan tekli bağ uzunluğunun yarısına kovalent yarıçap denir.
-Metal ve ametal atomları arasında iyonik bağ oluşur. İyonik bağlı bir bileşikteki katyon veya anyonun yarıçapına iyon yarıçapı denir.
-He, Ne, Ar gibi asal gazlar veya apolar moleküller arasında yalnız van der Waals bağları oluşur.
-Asal gazlar veya apolar moleküller, yüksek basınç ve düşük sıcaklıkta katı hâle gelir.
-Katı hâldeki iki asal gaz atomunun veya apolar iki molekül atomunun çekirdekleri arasındaki uzaklığın yarısına van der Waals yarıçapı denir
-Nötr atomlar elektron kaybederek pozitif yüklü iyonları oluşturur.
-Aynı sayıda elektrona sahip atomlar ve iyonlara izoelektronik denir.
-izoelektronik iyonlardan proton sayısı fazla olanın iyon yarıçapı daha küçüktür.
-Periyodik tabloda, periyot boyunca soldan sağa doğru gidildikçe atom yarıçapı azalır. Grup boyunca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe atom yarıçapı artar.
-Gaz hâlindeki bir atomdan, bir elektron uzaklaştırmak için gerekli olan enerji miktarına iyonlaşma enerjisi (İE) denir.
-Elektronu koparmak için atoma enerji verilmesi gerektiğinden, iyonlaşma enerjisi endotermik bir olaydır.
-Temel hâldeki atomdan birinci elektronu uzaklaştırmak için gerekli enerjiye, birinci iyonlaşma enerjisi ( İE 1 ) denir.
-İkinci elektronu uzaklaştırmak için gerekli olan enerjiye ikinci iyonlaşma enerjisi (İE 2 ) denir.
-Bir atomda kaç tane elektron varsa o kadar iyonlaşma enerjisine sahip olabilir.
-Her iyonlaşma enerjisi bir önceki iyonlaşma enerjisinden büyüktür. Enerjilerin büyüklüklerinin sıralanışı, İE n ... > İE 3 > İE 2 > İE 1 şeklindedir.
-Periyodik tabloda her periyot alkali bir metal elementi ile başlar, asal gaz bir element ile sonlanır.
-Periyodik tabloda, grup boyun ca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe iyonlaşma enerjisi azalır, Atomların çekirdeğindeki proton sayısı ve katman sayısı artar.
-Katman sayındaki artış elektronların atom çekirdeğinden daha uzakta bulunması demektir. Bu durumda elektronlar çekirdek tarafından daha az kuvvetle çekilir. Dolayısıyla atomdan bir elektronun uzaklaştırılması için daha az enerji gerekir.
-Atom yarıçapı azaldığında atom çekirdeğinin elektronları çekme kuvveti de artar.
-Gaz hâlindeki atom bir elektron alarak negatif yüklü bir iyona dönüştüğünde meydana gelen enerji değişimine elektron ilgisi (Eİ) denir.
-Periyodik tablonun solunda metaller, sağında ametaller bulunur.
-Ametallerin elektron ilgileri, metallerin elektron ilgilerinden daha büyüktür.
-Bir atomun kimyasal bağdaki bağ elektronlarını kendisine çekme yeteneğine elektronegatiflik (EN) denir. Elektronegatiflik, doğrudan ölçülemeyen ancak hesaplamayla değerlendirilebilen bir nicelik olduğundan göreceli bir kavramdır.
-Elektronegatiflik değerinin belirlenebilmesi için bilim insanları tarafından farklı yaklaşımlar önerilmiştir. Bu yaklaşımlardan birisi R. Mulliken, diğeri de L. Pauling yaklaşımıdır.
-R. Mulliken yakaşımında, elementlerin iyonlaşma enerjisi (İE) ile elektron ilgisi değerlerinin (Eİ) ortalaması alalınarak hesaplanır.
-L. Pauling yaklaşımında ise F atomunun elektronegatiflik değeri keyfi olarak 4,0 çıkacak şekilde k sabitinin değeri hesaplanmıştır. Elektronegatiflik değeri en yüksek olan element atomu F atomudur. Diğer elementlerin elektronegatiflik değeri, hesaplanan k sabiti değerine göre belirlenmiştir.
-Periyodik tabloda, periyot boyunca soldan sağa doğru gidildikçe genellikle elektronegatiflik artar. Grup boyunca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe genellikle elektronegatiflik azalır.
-Metalik özellik metalin elektron verme, ametalik özellik ametalin elektron alma yeteneğinin bir ölçüsüdür.
-3. periyot elementlerinde periyot boyunca soldan sağa doğru gidildikçe iyonlaşma enerjisi genellikle artar.
-Periyot boyunca soldan sağa doğru gidildikçe metalik özellik azalırken ametalik özellik artar.
-4A grubunda yukarıdan aşağıya doğru inildikçe atom yarıçapı artar. İyonlaşma enerjisi azaldığından elektron verme eğilimi artar. Grup boyunca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe metalik özellik artarken ametalik özellik azalır.
-Element atomlarının oksijenle oluşturduğu bileşiklere oksitli bileşikler denir.
-Metallerin oksijenle oluşturduğu bileşiklere metal oksidi, sulu çözeltileri bazik özellik gösteren metal oksitlere bazik oksitler denir.
-Asitlere karşı baz, bazlara karşı asit özelliği gösteren metal oksitlere amfoter oksitler denir.

-Periyodik tablo dört bloktan oluşur. Bunlar s, p, d ve f bloklarıdır.
• s bloku 1A ve 2A grubu elementlerini,
• p bloku 3A, 4A, 5A, 6A, 7A ve 8A grubu elementlerini,
• d bloku 3B, 4B, 5B, 6B, 7B, 8B, 1B ve 2B grubu elementlerini içerir.
• f bloku periyodik tablonun altında iki sıra hâlindedir.
-1A grubu elementleri (Alkali metaller): Element atomlarının elektron dizilimleri ns 1 ile sonlanır. Son katmanlarındaki 1 elektron kolayca uzaklaşarak +1 yükseltgenme basamağına sahip olurlar. Doğada saf hâlde bulunmazlar. Grup boyunca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe iyonlaşma enerjileri azalır, metalik özellikleri artar.
-Grubun elementleri parlak görünümlüdür. Bıçakla kesilebilecek kadar yumuşaktır. Yoğunlukları, erime ve kaynama sıcaklıkları düşüktür. Li, Na ve K metalleri su üstünde yüzerek yanma tepkimesi verirler. Yer kabuğunda doğal bolluğu en fazla olan alkali metaller Na ve K elementleridir.
-2A grubu elementleri (Toprak alkali metaller): Element atomlarının elektron dizilimleri ns 2 ile sonlanır. Son katmanlarındaki 2 elektron kolayca uzaklaşarak +2 yükseltgenme basamağına sahip olurlar. Doğada saf hâlde bulunmazlar. Grup boyunca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe iyonlaşma enerjileri azalır, metalik özellikleri artar.
-Yoğunlukları, erime ve kaynama sıcaklıkları 1A grubu elementlerine göre daha yüksektir. Grupta Be elementinin oksitli bileşiği amfoter, diğer elementlerin oksitli bileşikleri bazik özellik gösterir. Mg ve Ca elementinin sulu çözeltideki iyonları suya sertlik verir. Bu iyonlar suyun içiminde ağızda burukluk oluşturur, sabunun köpürmesini engeller. Yer kabuğunda doğal bolluğu en fazla olan toprak alkali metaller Mg ve Ca elementleridir.
-p blokunda 3A, 4A, 5A, 6A, 7A ve 8A grubu elementleri yer alır.
-3A grubu elementleri: Element atomlarının elektron dizilimleri ns 2 np 1 ile sonlanır. Son katmanlarında 3 elektron bulunur.
-Grup elementlerinden B elementi yarı metal, diğerleri metaldir.
-Al elementi çok hafif alaşımların yapımında kullanılır.
-4A grubu elementleri: Element atomlarının elektron dizilimleri ns 2 np 2 ile sonlanır.
-5A grubu elementleri: Element atomlarının elektron dizilimleri ns 2 np 3 ile sonlanır. N elementi oda koşullarında N 2 molekülü yapısında, renksiz bir gazdır. Proteinlerin yapısında bulunur. N, yapay gübre üretiminde gerekli olan amonyağın (NH 3 ) elde edilmesinde kullanılır.
P elementi kibrit yapımında kullanılır.
-6A grubu elementleri: Element atomlarının elektron dizilimleri ns 2 np 4 ile sonlanır. Atmosferde %21 oranında O 2 molekülü hâlinde bulunur.
-7A grubu elementleri (Halojenler): Element atomlarının elektron dizilimleri ns 2 np 5 ile sonlanır. Son katmanlarında yedi elektron bulunduğundan 1 elektron alarak kolayca asal gazların elektron dizilimine ulaşırlar. Hepsi de ametaldir. Halojen, Latincede “tuz oluşturan” anlamındadır. Halojenlerin hepsi renkli elementlerdir. Cl elementi kâğıt ve dokuma sanayinde ağartma işlemlerinde, kent içme sularının dezenfekte edilmesinde, mikrop öldürücü maddelerin üretilmesinde kullanılır.
-8A grubu elementleri (Asal gazlar): Element atomlarının elektron dizilimleri He’un1s 2 ile diğerlerininki ns 2 np 6 ile sonlanır. Tek atomlu gaz hâlindedir. Genellikle atmosferde bulunur. Sıvı havanın damıtılması ile elde edilir. Asal gazlar bulundukları periyottaki bütün elementler arasında en yüksek birinci iyonlaşma enerjisine sahiptir. Asal gazlar balonların doldurulmasında, reklam panolarının ve ampullerin ışıklandırılmasında, dalgıç tüplerindeki gaz karışımında kullanılır. Ametaller hem pozitif hem de negatif yükseltgenme basamağına sahip olabilmektedir.
-Birçok element doğada saf hâlde bulunmaz.
-d blokunda 3B, 4B, 5B, 6B, 7B, 8B, 1B ve 2B grubu elementleri yer alır. Element atomlarının elektron dizilimleri (n–1)d ile sonlanır. d bloku elementlerinin hepsi metaldir. Genellikle bileşiklerinde farklı pozitif yüklerde iyon oluştururlar. d bloku elementlerinde d orbitalleri kısmen doludur. Bu durum, orbitaller arası elektron geçişlerini kolaylaştırdığından, elementlerin katı hâlde ve sulu çözeltilerinde renkli olmalarını sağlar.
d blok elementlerinin yoğunluğu, erime ve kaynama sıcaklığı yüksektir. Isı ve elektrik iletkenlikleri, sert yapıları karakteristik özelliklerindendir.
-Demir: Daha çok diğer metallerle alaşımları hâlinde kullanılır. Çeliğin ana hammaddesidir. Beton kolon ve kirişlerin güçlendirilmesinde; bazı bileşikleri boya, kozmetik ve matbaacılıkta kullanılır.
-Bakır: Elektrik iletkenliğinin çok iyi ve ucuz olması nedeniyle elektrik ve elektronik sanayinde kullanılır. Madeni para yapımı gibi birçok alanda alaşımları hâlinde kullanılır.
-Krom: Paslanmaya karşı dirençli olduğundan diğer metalleri kaplamada kullanılır. Çeliğin setleştirilmesinde ve çeşitli alaşımların elde edilmesinde kullanılır.
-Nikel: Madenî paraların, nikel−kadmiyum pillerin ve çok sert olduğundan zırh kaplamalarının yapımında kullanılır. Paslanmaya ve aşınmaya karşı dirençli olduğundan kaplamacılıkta kullanılır.
-Mangan: Kuru pillerde MnO 2 bileşiği hâlinde bulunur. Sert ve aşınmaya karşı dirençli olduğundan tren raylarının ve kasaların yapımında kullanılır.
-Çinko: Metallerin aşınmaya karşı korunması amacıyla kaplamacılıkta, döküm kalıplarının yapımında kullanılır. Kauçuğu güçlendirmede, yer kaplamalarında, plastik ve kozmetik ürünlerde bileşikleri hâlinde kullanılır.
-Kadmiyum: Kadmiyum ve bileşiklerinin çözeltileri zehirlidir. Çeşitli alaşımların elde edilmesinde, kaplamacılıkta ve pilerde kullanılır.
-f Bloku Elementleri: Periyodik tablonun altında iki sıra hâlinde bulunurlar. Üstteki sıra lantanitler, alttaki sıra aktinitlerdir.
-Lantanitlerde elektronlar 4f orbitallerine dolar.
-4f orbitalerinin kimyasal bağ oluşturmada dış katmandaki elektronlara etkisi çok az olduğundan kimyasal özellikleri bakımından birbirlerine çok benzerler.
-Kararsız Pr elementi hariç lantanitler doğada bulunur. En bol bulunanı Ce elementidir.
-Lantanitler aktif metallerdir. Elektriği iletirler.
-Aktinitlerde elektronlar 5f orbitallerine dolar.
-Aktinitlerden Th, Po, U gibi elementler doğada bulunur. Çoğu laboratuvar ortamında ancak incelenebilecek kadar elde edilebilmiştir.
-Aktinitlerin sulu çözeltileri renklidir.
NELER ÖĞRENDİK?
• Periyodik tablo, elementlerin atom numaralarının artış sırasına göre oluşturulmuştur.
• Periyodik tabloda yatay satırlara periyot, düşey sütunlara grup denir.
• Periyodik tabloda elementler A ve B olmak üzere iki grupta bulunur. A grubu elementlerine baş grup elementleri denir. B grubu elementlerine geçiş elementleri veya geçiş metalleri denir.
• Periyodik tablonun çok uzun ve bazı karmaşaya neden olmasından dolayı, B grubunun bazı elementleri lantanitler ve aktinitler olarak periyodik tablonun altında iki sıra hâlinde ayrı gösterilir.
• Bazı A grubu elementlerine özel adlar verilir. 1A grubu elementleri alkali metaller, 2A grubu elementleri toprak alkali metaller, 7A grubu elementleri halojenler ve 8A grubu elementleri asal gazlar (soy gazlar) olarak adlandırılır.
• Bir atomun en yüksek enerji düzeyindeki (dış katmanındaki) orbitalleri değerlik orbitalleridir. Bu değerlik orbitallerdeki elektronlar ise o atomun değerlik elektronlarıdır.
• Aynı iki ametal atomun çekirdekleri arasında oluşan tekli bağ uzunluğunun yarısına kovalent yarıçap, iyonik bağlı bir bileşikteki katyon veya anyonun yarıçapına iyon yarıçapı, katı hâldeki iki asal gaz atomunun veya apolar iki molekül atomunun çekirdekleri arasındaki uzaklığın yarısına van der Waals yarıçapı denir.
• Aynı sayıda elektrona sahip atomlar ve iyonlar izoelektroniktir.
• Periyodik tabloda, periyot boyunca soldan sağa doğru gidildikçe atom yarıçapı azalır. Grup boyunca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe atom yarıçapı artar.
• Periyodik tabloda, periyot boyunca soldan sağa doğru gidildikçe iyonlaşma enerjisi genellikle artar. Grup boyunca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe iyonlaşma enerjisi azalır.
• Periyodik tabloda, periyot boyunca soldan sağa doğru gidildikçe atomların elektron ilgisi genellikle artar. Grup boyunca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe elektron ilgisi genellikle azalır.
• Periyodik tabloda, periyot boyunca soldan sağa doğru gidildikçe elektronegatiflik artar. Grup boyunca yukarıdan aşağıya doğru inildikçe elektronegatiflik azalır.
• İyonlaşma enerjisi, gaz hâlindeki bir atomdan bir elektron uzaklaştırmak için gerekli olan enerjidir.
• Elektron ilgisi, gaz hâlindeki atomun bir elektron alarak negatif yüklü bir iyona dönüştüğünde meydana gelen enerji değişimidir.
• Elektronegatiflik, bir atomun kimyasal bağdaki bağ elektronlarını kendisine çekme yeteneğidir.
• Element atomlarının oksijenle oluşturduğu bileşikler oksitli bileşikler, metallerin oksijenle oluşturduğu bileşikler metal oksidi, ametallerin oksijenle oluşturduğu bileşikler ametal oksididir. Asitlere karşı baz, bazlara karşı asit özelliği gösteren metal oksitler amfoter oksitlerdir.
• Periyodik tablo s, p, d ve f olmak üzere dört bloktan oluşur. s bloku 1A ve 2A grubu elementlerini, p bloku 3A, 4A, 5A, 6A, 7A ve 8A grubu elementlerini, d bloku 3B, 4B, 5B, 6B, 7B, 8B, 1B ve 2B grubu elementlerini içerir. f bloku lantanit ve aktinitleri içerir. f bloku elementleri periyodik tablonun altında iki sıra hâlindedir.

-Güneş sistemi cisimleri kütle çekim kuvvetinin etkisi sayesinde birbirleri ile etkileşim hâlindedir.
-Kimyasal türler: atom, molekül, iyon ve radikal olarak gruplandırılır.
-Görevi kimyasal türleri birbirinden ayırt etemk olan Lewis yapısı: taneciği gösteren bir sembol ve bu sembol etrafında dış katmandaki değerlik elektronlarını gösteren noktalardan oluşur.
-Atom, elementlerin kimyasal özelliklerini taşıyan en küçük yapı birimidir.
-Molekül, en az iki atomun belirli bir düzen içinde kimyasal kuvvetlerle bir arada tutulduğu atomlar topluluğudur.
-İyon, elektron almış veya vermiş kimyasal türlerdir.
-Radikal, bir veya daha fazla ortaklanmamış elektronları bulunan yüksek enerili, kararsız
kimyasal türlerdir.
-Okteti tamamlanmamış atomlar aynı zamanda radikal sayılır.
-Asal gazlar dışındaki atomlar doğada tek atom hâlinde bulunmazlar.
-Tek atomlu radikallerin oluşturduğu moleküller gibi çok atomlu radikaller de molekülleri oluşturabilir.
-Metallerin birçoğu asitlerle etkileşir.
-Kimyasal türler birbirlerine yaklaştıklarında bu türlerin etkileşimleri sonucunda kimyasal bağ oluşur ve kimyasal bağın oluşumunda yeni türler oluşur. Bu şekilde oluşan yeni türlerin özellikleri, kendisini oluşturan türlerin özelliklerinden farklıdır. Her kimyasal tür, etkileşimler sonucu bağımsız olma özelliğini kaybeder.
-Birbirine yaklaşan türler arasında iki tür etkileşim gerçekleşir. Bunlar güçlü ve zayıf etkileşimlerdir. Güçlü etkileşimlerde kimyasal bağlar oluşurken, zayıf etkileşimlerde fiziksel bağlar oluşur.
-Kimyasal türler arasında bağ oluşurken açığa çıkan enerji, oluşan bağları kırmak için verilmesi gereken enerjiye eşittir. Bu enerjiye bağ enerjisi denir.
-Türler arasındaki etkileşimlerde açığa çıkan veya bağları kırmak için verilmesi gereken enerji yaklaşık 40 kJ/mol’den daha büyükse türler arasında güçlü etkileşimin olduğu, yani kimyasal bağın oluştuğu kabul edilir. Şayet bu enerji 40 kJ/mol’den daha düşükse zayıf etkileşimin olduğu, yani fiziksel bağın oluştuğu kabul edilir.
-İyonik bileşiklerde hangi iyonik bağın sağlam olduğuna o bileşiklerin erime sıcaklıklarını karşılaştırarak karar verebiliriz.
-iyonik bileşiklerde hangi iyonik bağın sağlam olduğuna karar verebilmek için iyonların yarıçaplarına ve yüklerine bakılmalıdır.
-İyon yükü arttıkça yarıçap azalacağından iyonik bağın sağlamlığı da artar.
-İyonik bileşiklerin kristal örgüler oluşturur, molekülleri yoktur.
-Pozitif veya negatif yüklerin yan yana gelmesi durumunda bu yükler birbirini iteceğinden bileşikteki iyonik bağlar kırılır.
-İyonik bileşiklerde elektrostatik çekim kuvvetleri çok büyük olduğundan erime sıcaklıkları da yüksektir. Serttir ve şekil verilemez.
-İyonlar serbest hareket edemez. Isıtıldıklarında eriyerek sıvılaşır. Suda çözünerek çözeltileri oluşturur.
-İyonik bileşikler katı hâldeyken elektriği iletmez. Eritilerek sıvılaştırıldığında iyonlar arası kuvvet azalır. Bu durumda iyonlar katı hâle göre daha serbest hareket eder ve elektriği iletir. İyonik katı suda çözündüğünde ise iyonlar su molekülleri ile etkileşerek birbirinden ayrılır. Çözeltide serbest hareket eden iyonlar elektriği daha iyi iletir.
-Ametal iki atom arasında kovalent bağ oluşur.
-İki H atomu birbirlerine yaklaştığında 1s orbitalleri birbirlerinin içine girmeye başlar. Bu durum orbital örtüşmesidir.
-Elektronegatiflikleri birbirlerinden oldukça farklı metal ve ametal atomlar arasında iyonik bağ oluşur.
-Elektronegatiflikleri aynı veya birbirlerine yakın atomlar arasında kovalent bağ oluşur.
-Molekülde oluşan kimyasal bağ apolar kovalent karakterlidir.
-Molekülde oluşan kimyasal bağ polar kovalent karakterlidir.
-Metal ve ametal atomların oluşturduğu bileşikte kimyasal bağ iyonik karakterlidir.
-%100 kovalent karakterli kimyasal bağ olduğu hâlde %100 iyonik karakterli kimyasal bağ yoktur.
-Ametal atomlar arasında elektron ortaklaşmasıyla kovalent bağ, metal ve ametal atomlar arasında elektron alış verişi ile iyonik bağ oluşur.
-Metal atomlarının elektronegatiflik değerleri ametal atomlara göre oldukça düşüktür.
-Metal atomları arasında oluşan elektrostatik çekim kuvvetine metalik bağ denir.
-iyonik katılara dışarıdan bir kuvvet uygulandığında iyonik bağ kopmaktadır. Metalik bağın kopmaması, metallere esneklik, dövülebilirlik ve işlenebilirlik özelliği kazandırır.
-Metallerin yüzeyleri parlakdır.
-Polarlanma ile molekülde kısmi pozitif (δ + ) ve kısmi negatif (δ – ) yük oluşur. Bir molekülde kısmi pozitif ve kısmi negatif yük dağılımına kalıcı dipol denir.
-Yük dağılımının eşit olmadığı polar kovalent bağlı moleküllerde kalıcı dipol oluşur.
-Kalıcı dipolün oluşup oluşmamasında yük dağılımından başka molekülün geometrisi de
önemlidir.
-Asal gazlarda veya apolar moleküllerde oluşan geçici dipole indüklenmiş dipol denir.
-Polar moleküllerde kalıcı dipol, asal gaz atomlarında veya apolar moleküllerde ise indüklenmiş dipol oluşur.
-Van der Waals bağları kimyasal türler arası zayıf etkileşimlerdir. Van der Waals bağları hem atomlar arası oluşan iyonik, kovalent ve metalik bağdan hem de moleküller arası oluşan hidrojen bağından daha zayıftır.
-Van der Waals bağları zayıf olduğundan moleküller arasında sadece bu bağ bulunan moleküller, oda koşullarında gaz hâlindedir. Üç tip van der Waals bağı bulunur. Bunlar dipol – dipol bağları, indüklenmiş dipol bağları ve London kuvvetleridir.
-Polar moleküller arasında kalıcı dipol oluşturur.
-Kalıcı dipol oluşan polar moleküller arasındaki bağa dipol – dipol bağı
-Dipol – dipol bağı zayıf etkileşimlerdir. Güçlü etkileşimlerin ancak %1’i kadar güçlüdür. Ancak indüklenmiş dipoller arasındaki etkileşimden de daha kuvvetlidir.
-İyonik bir katının iyonlarının polar molekülleri etkileşmesi sonucu oluşan bağa iyon – dipol ağı denir.
-İyonlar ile atom veya apolar moleküller arasında oluşan bağa iyon – indüklenmiş dipol bağı denir.
-Polar moleküller kalıcı dipol oluşturur.
-Polar molekülde kısmi pozitif ve kısmi negatif yük bulunur.
-Polar molekül ve apolar molekül arasında oluşan bağa dipol – indüklenmiş dipol bağı denir.
-İndüklenmiş dipoller arasında oluşan bağa London kuvvetleri denir. London kuvvetleri kimyasal türler arasındaki en zayıf etkileşimdir.
-London kuvvetleri asal gazların düşük sıcaklıklarda ve yüksek basınçlar da sıvılaşarak atomların bir arada bulunmalarını sağlar.
-Bir moleküldeki H atomunun diğer moleküldeki N, O veya F atomu ile oluşturduğu moleküller arası bağa hidrojen bağı denir.
-Moleküller arası etkileşimlerin türü ve kuvveti; erime sıcaklığı, kaynama sıcaklığı, yoğunluk çözünürlük gibi fiziksel özellikleri etkiler.
-Ağaçların yapısında selüloz molekülleri bulunur.
NELER ÖĞRENDİK?
• Kimyasal türler atom, molekül, iyon ve radikal olarak gruplandırılabilir.
• “Kimyasal bağ” ifadesindeki “bağ” sözcüğünden mekanik bir bağlanma algılanmamalıdır. Kimyasal türler arasındaki elektrostatik çekim kuvvetleri algılanmalıdır.
• Kimyasal türler arası güçlü ve zayıf etkileşimler vardır. Güçlü etkileşimler atomlar arasında zayıf etkileşimler ise moleküller arasında gerçekleşir.
• Güçlü etkileşimler iyonik bağ, kovalent bağ ve metalik bağdır. Zayıf etkileşimler van der Waals bağları ve hidrojen bağıdır.
• Bağ enerjisi, kimyasal türler arasında bağ oluşurken açığa çıkan veya kimyasal türler arasındaki bağları kırmak için verilmesi gereken enerjidir.
• Aynı iki ametal atom arasında oluşan kimyasal bağ apolar kovalent karakterli, farklı iki ametal atomu arasında oluşan kimyasal bağ genellikle polar kovalent karakterli, metal ve ametal atomlar arasında oluşan kimyasal bağın genellikle iyonik karakterli olduğu söylenebilir.
• Kimyasal bağın karakterinin belirlenmesinde kesin bir elektronegatiflik farkı değeri yoktur. Dolayısı ile iyonik – kovalent bağ tipleri keskin bir sınırla birbirinden ayrılamaz. Ancak kimyasal bağın iyonik – kovalent karekterine ilişkin apolar, az polar, kısmen iyonik ve iyonik gibi yorumlar yapılabilir.
• Metalik bağ, metal atomları arasında elektrostatik çekim kuvveti ile oluşur.
• Polar moleküllerde kısmi pozitif ve kısmi negatif yük dağılımı nedeniyle kalıcı dipoller oluşur.
• İndüklenmiş dipol, asal gazlarda veya apolar moleküllerde oluşan geçici dipollerdir.
• Van der Waals bağları iyonik, kovalent ve metalik bağdan daha zayıf, hidrojen bağından daha kuvvetlidir.
• Üç tip van der Waals bağı bulunur. Bunlar dipol – dipol bağları, indüklenmiş dipol bağları ve London kuvvetleridir.
• Dipol – dipol bağı, kalıcı dipol oluşturan polar moleküller arasında oluşur.
• İyon – dipol bağı, iyonik bir katının iyonlarının polar moleküller ile etkileşmesi sonucu oluşur.
• London kuvvetleri, asal gaz atomlarında veya apolar moleküllerde elektronların sürekli hareketi ile yük dağılımının bozulması sonucu indüklenmiş dipoller arasında oluşur.
• Asal gaz atomlarının veya apolar moleküllerin elektron sayıları arttıkça London kuvvetleri de artar.
• Uzun ve zincir yapıdaki apolar moleküllerdeki London kuvvetleri, sıkı ve simetrik yapıdaki apolar moleküllere göre daha etkindir. Çünkü uzun ve zincir yapıdaki moleküllerde oluşan indüklenmiş dipoller birbiri ile daha çok etkileşir. Dolayısı ile etkileşim kuvveti de artar.
• Hidrojen bağı, H atomunun N, O ve F atomları ile oluşturduğu kovalent bağlı moleküllerde oluşabilir. Hidrojen bağı, bir moleküldeki H atomunun diğer moleküldeki N, O veya F atomu ile aralarında oluşturduğu moleküller arası etkileşimdir.
• Moleküller arasında oluşan hidrojen bağının atomlar arasında oluşan kimyasal bağdan ayırt edilebilmesi için moleküller arasında noktalarla (∙ ∙ ∙) gösterilir.



Runo1903
Mesajlar: 12
Kayıt: 25 Eki 2017, 16:38

Re: Kimya 3 Ders Notlarım

Mesaj gönderen Runo1903 » 25 Eki 2017, 23:16

dostum bunu ne şekilde ezberleyebiliriz imkanı yok bunu akılda tutmaya ::D o kadar uzun ki sayfaları aşağı inmekten yoruldum :D daha kısası yok mu veya kimya 3 yeni ders notları olan ?

White
Mesajlar: 2
Kayıt: 17 Kas 2017, 21:31

Re: Kimya 3 Ders Notlarım

Mesaj gönderen White » 17 Kas 2017, 21:46

Ben gecen ay açıktan yazıldım şimdi gireceğim sınavda bunlar çıkarbilir mi soru olarak? yoksa ilerki dönemlerde mi daha ilk dönemlerdeyim.

Jezxy
Onursal Üye
Mesajlar: 1890
Kayıt: 28 Nis 2017, 10:26

Re: Kimya 3 Ders Notlarım

Mesaj gönderen Jezxy » 18 Kas 2017, 02:33

White yazdı:Ben gecen ay açıktan yazıldım şimdi gireceğim sınavda bunlar çıkarbilir mi soru olarak? yoksa ilerki dönemlerde mi daha ilk dönemlerdeyim.
Hocam O Zaman Kadar Eğer Başka Kitapçık veya Müfredat Uygulanmaz İse Bunlardan Soru Çıkarbilir

Cevapla

“Ders Notları” sayfasına dön