Atatürk'ün 1922' de yaptigi bir konusma
Gönderilme zamanı: 17 Kas 2009, 22:37
Meclis konusmasindan. Is bankasi kültür yayinlari: TBMM Gizli celse zabıtları cilt-3) 6 Mart 1922
Mustafa Kemal
"... Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa'nin en önemli devletleri, Türkiye'nin
zarariyla, Türkiye'nin gerilemesiyle ortaya çikmislardir. Bugün bütün
dünyayi etkileyen, milletimizin hayatini ve ülkemizi tehdit altinda
bulunduran, en güçlü gelismeler, Türkiye'nin zarariyla gerçeklesmistir.
Eger güçlü bir Türkiye varligini sürdürseydi, denebilir ki Ingiltere'nin
bugünkü siyaseti var olmayacakti. Türkiye, Viyana'dan sonra Peste ve
Belgrat'ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü
edilmeyecekti. Fransa, Italya, Almanya'da, ayni kaynaktan esinlenerek
hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir."
"... Bir seyin zarariyla, bir seyin yok olmasiyla yükselen seyler,
elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltir. Gerçekten de Avrupa'nin bütün
ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlasmasina karsilik, Türkiye
gerilemiş, düştükçe düsmüstür. Türkiye'yi yok etmeye girisenler, Türkiye'nin
ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararli olmaktan çikmislar,
aralarinda çikarlari paylasarak, birlesmis ve ittifak etmislerdir. Ve
bunun sonucu olarak, birçok zekalar, duygular, fikirler, Türkiye'nin yok
edilmesi noktasında yogunlastirilmistir. Ve bu yogunlasma, yüzyillar geçtikçe
olusan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüsmüstür. Ve bu
gelenegin, Türkiye'nin hayatina ve varligina araliksiz uygulanmasi
sonucunda, nihayet Türkiye'yi islah etmek, Türkiye'yi uygarlastirmak
gibi birtakım bahanelerle, Türkiye'nin iç hayatina, iç yönetimine islemis ve
sizmislardir. Böyle elverişli bir zemin hazirlamak güç ve kuvvetini elde etmislerdir."
"...Oysa güç ve kuvvet, Türkiye'de ve Türkiye halkinda olan gelisme
cevherine, zehirli ve yakici bir sivi katmistir. Bunun etkisi altinda
kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen
bozulmustur. Artik durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka
Avrupa'dan nasihat almak, bütün isleri Avrupa'nin emellerine uygun yürütmek, bütün
dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakim zihniyetler ortaya çikti. Oysa
hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlariyla, yabancilarin planlariyla
yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemistir. Tarihte, böyle bir
olay yaratmaya kalkisanlar, zehirli sonuçlarla karsilasmislardir. Iste
Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazi yöneticiler yüzünden, her saat,
her gün, her yüzyil, biraz daha çok gerilemis, daha çok düsmüstür."
"...Bu düsüs, bu alçalis, yalniz maddi seylerde olsaydi, hiçbir önemi
yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halki, ahlak bakimindan da düsüyor. Durum
incelenirse görülür ki, Türkiye Dogu 'maneviyati'yla sona eren bir yol
üzerinde bulunuyordu. Dogu'yla Bati'nin birlestigi yerde
bulundugumuz, Bati'ya yaklastigimizi zannettigimiz takdirde, asil
mayamiz olan Doğu maneviyatından tamamıyla soyutlaniyoruz. Hiç süphesizdir
ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çikmazina itmekten
baska, bir sonuç beklenemez (bundan)."
"... Bu düsüsün çikis noktasi korkuyla, aczle baslamistir. Türkiye'nin,
Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düsmanlar
karsisinda, susmaya mahkûmmus gibi, Türkiye'yi âtil ve çekingen bir
halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çikarlarinin gerektigini yapmakta
korkak ve mütereddit idiler. Türkiye'de fikir adamlari, adeta kendi
kendilerine hakaret ediyorlardi. Diyorlardi ki "Biz adam degiliz ve olamayiz. Kendi
kendimize adam olmamiza ihtimal yoktur." Bizim canimizi, tarihimizi,
varligimizi bize düsman olan, düsman oldugundan hiç süphe edilmeyen
Avrupalilara, kayitsiz sartsiz birakmak istiyorlardi. 'Onlar bizi idare
etsin' diyorlardi."
(Meclis konusmasindan.)
...Bilelim ki, ulusal benligini bilmeyen uluslar, baska uluslara yem
olurlar.
Mustafa Kemal
"... Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa'nin en önemli devletleri, Türkiye'nin
zarariyla, Türkiye'nin gerilemesiyle ortaya çikmislardir. Bugün bütün
dünyayi etkileyen, milletimizin hayatini ve ülkemizi tehdit altinda
bulunduran, en güçlü gelismeler, Türkiye'nin zarariyla gerçeklesmistir.
Eger güçlü bir Türkiye varligini sürdürseydi, denebilir ki Ingiltere'nin
bugünkü siyaseti var olmayacakti. Türkiye, Viyana'dan sonra Peste ve
Belgrat'ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü
edilmeyecekti. Fransa, Italya, Almanya'da, ayni kaynaktan esinlenerek
hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir."
"... Bir seyin zarariyla, bir seyin yok olmasiyla yükselen seyler,
elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltir. Gerçekten de Avrupa'nin bütün
ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlasmasina karsilik, Türkiye
gerilemiş, düştükçe düsmüstür. Türkiye'yi yok etmeye girisenler, Türkiye'nin
ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararli olmaktan çikmislar,
aralarinda çikarlari paylasarak, birlesmis ve ittifak etmislerdir. Ve
bunun sonucu olarak, birçok zekalar, duygular, fikirler, Türkiye'nin yok
edilmesi noktasında yogunlastirilmistir. Ve bu yogunlasma, yüzyillar geçtikçe
olusan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüsmüstür. Ve bu
gelenegin, Türkiye'nin hayatina ve varligina araliksiz uygulanmasi
sonucunda, nihayet Türkiye'yi islah etmek, Türkiye'yi uygarlastirmak
gibi birtakım bahanelerle, Türkiye'nin iç hayatina, iç yönetimine islemis ve
sizmislardir. Böyle elverişli bir zemin hazirlamak güç ve kuvvetini elde etmislerdir."
"...Oysa güç ve kuvvet, Türkiye'de ve Türkiye halkinda olan gelisme
cevherine, zehirli ve yakici bir sivi katmistir. Bunun etkisi altinda
kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen
bozulmustur. Artik durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka
Avrupa'dan nasihat almak, bütün isleri Avrupa'nin emellerine uygun yürütmek, bütün
dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakim zihniyetler ortaya çikti. Oysa
hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlariyla, yabancilarin planlariyla
yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemistir. Tarihte, böyle bir
olay yaratmaya kalkisanlar, zehirli sonuçlarla karsilasmislardir. Iste
Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazi yöneticiler yüzünden, her saat,
her gün, her yüzyil, biraz daha çok gerilemis, daha çok düsmüstür."
"...Bu düsüs, bu alçalis, yalniz maddi seylerde olsaydi, hiçbir önemi
yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halki, ahlak bakimindan da düsüyor. Durum
incelenirse görülür ki, Türkiye Dogu 'maneviyati'yla sona eren bir yol
üzerinde bulunuyordu. Dogu'yla Bati'nin birlestigi yerde
bulundugumuz, Bati'ya yaklastigimizi zannettigimiz takdirde, asil
mayamiz olan Doğu maneviyatından tamamıyla soyutlaniyoruz. Hiç süphesizdir
ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çikmazina itmekten
baska, bir sonuç beklenemez (bundan)."
"... Bu düsüsün çikis noktasi korkuyla, aczle baslamistir. Türkiye'nin,
Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düsmanlar
karsisinda, susmaya mahkûmmus gibi, Türkiye'yi âtil ve çekingen bir
halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çikarlarinin gerektigini yapmakta
korkak ve mütereddit idiler. Türkiye'de fikir adamlari, adeta kendi
kendilerine hakaret ediyorlardi. Diyorlardi ki "Biz adam degiliz ve olamayiz. Kendi
kendimize adam olmamiza ihtimal yoktur." Bizim canimizi, tarihimizi,
varligimizi bize düsman olan, düsman oldugundan hiç süphe edilmeyen
Avrupalilara, kayitsiz sartsiz birakmak istiyorlardi. 'Onlar bizi idare
etsin' diyorlardi."
(Meclis konusmasindan.)
...Bilelim ki, ulusal benligini bilmeyen uluslar, baska uluslara yem
olurlar.